arama

Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983)

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gizemci anlayışın temsilcisi şair, düşünür.

Kahramanmaraşlı eski bir ailedendir. Deniz Lisesi’nde ve Deniz Harp Okulu’nda okuduktan sonra buradan ayrılarak bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne devam etti. Bir süre de bu bursla gittiği Paris’te Sarbonne Üniversitesi’nde okudu. Döndükten sonra bankalarda memurluk , müfettişlik yaptı. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde, Devlet Konservatuvarı’nda, Güzel Sanatlar Akademisi ve Robert Koleji’nde ders okuttu.

Şiir ve tiyatro alanında yapıtlarını verirken kültür, siyaset ve din konularıyla da yakından ilgilendi. Türkiye’nin batı kültürüne bağlanmasını eleştirdi; çağdaş yaşamı, sanatı ve toplumsal kurumları İslam Dini ilkelerine bağlanarak yorumladı. Bu görüşlerini savunan Büyük Doğu dergisini yayımladı. Buradaki görüşleri ve siyasal eylemi yüzünden zaman zaman kovuşturmaya uğradı. Birçok kez hapis yattı. 1952’de Vatan Gazetesi sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın Malatya’da saldırıya uğrayarak yaralanması olayıyla ilgili görülerek tutuklandı ve yargılandı. Aydınlar Kulübü, Büyük Doğu Fikir Kulüpleri, Milliyetçiler Derneği, Milli Türk Talebe Birliği, Komünizmle Mücadele Derneği gibi kuruluşlar adına çeşitli kentlerde ve Almanya’da birçok konferans verdi. Bunlardan bazılarını Çepeçevre Anadolu ve Gençlik, Hitabe gibi yapıtlarında derledi.
Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi gibi ilk kitaplarındaki şiirleri yalnızlık duygusunu, tutkuları, korkuyu, tenin isteklerini konu ediyor; aydınların türlü bunalımlarını yansıtıyordu. Bunlarda yer yer de gizemci, doğa ötesi yönler görülüyordu. Kaldırımlar, Otel Odaları gibi şiirler kent yaşamından tedirgin izler taşıyordu. Ölüler Odası, Tabut, Ölüler gibi örnekler ölüm saplantısıyla ilgiliydi. İçlerinde aşkı tutkulu bir anlatımla konu edinenler az değildi:

”BEKLEYEN

Sen, kaçan bir ürkek ceylansın dağda,

Ben peşine düşmüş bir canavarım!

İstersen dünyayı çağır imdada;

Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yıllar,

Arkandan gelecek hep ayak sesim.

Sarıp vücudunu belirsiz kollar,

Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,

İçin ürperdiği demler beni an!

De ki: Odur sarsan pencereleri,

De ki: Rüzgar değil, O dur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,

Solduracak bir gül gibi ömrünü.

Kaçıp dolaşsan da şehir şehir,

Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün… Kapanır yollar geriye;

Ben mezarla sırdaş olur beklerim.

Varılmaz hayale işaret diye

Toprağında bir taş olur beklerim.”

 

Halk şiirinden ve başta Baudelaire olmak üzere bazı Fransız şairlerinden beslenen bu ilk şiirler heceye Milli Edebiyat kuşağından daha işlek bir anlatım ve yeni bir ses kazandırmıştı. Necip Fazıl ilk dönemdeki şiirleriyle kendi çağdaşları, hatta Cahit Sıtkı Tarancı, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi daha sonraki kuşaktan öncü şairler üzerinde etkili oldu.

1934’ten sonra Nakşi Şeyhi Abdülhakim Arvasi’ye bağlanan Necip Fazıl’ın şiirinde ve düşüncelerinde şeyhinin din ve tasavvuf görüşleri etkili oldu. Artık sanatın amacını ”mutlak gerçeği aramak ” diye tanımlıyor; mutlak gerçeğin ise Allah olduğunu savunuyordu. Böylece şiirinde Allah, ölüm ve sonrası, insanın iç dünyası, maddenin ötesi, sonsuzluk gibi konular geniş yer aldı. Artık eski şiirlerini ”İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki” ürünler sayıyor, hatta içlerinde cinsel aşk ve kadınla ilgili olanları artık kendisine ait saymıyordu. Şiirlerini Sonsuzluk Kervanı, Çile gibi kitaplarında bu anlayışla derledi. İçtenlikli dinsel bir heyecanla Halkadan Parıltılar, Çöle İnen  Nur gibi yapıtlarını kaleme aldı. Tanzimat’tan beri savunulmakta olan akılcı, laik, halkçı değerlere karşı çıkan yapıtlar yayınladı: Ulu Hakan Abdülhamit Han, Vahidüttin Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu, Sahte Kahramanlar… Öz yaşam öyküsü ve anıları Cinnet Mustatili, O ve Ben, Kafa Kağıdı gibi kitaplarındadır.

Ruhçu-maddeci, iyi-kötü kişiler arasında çatışmaları, gelenekle çağdaş yaşamın karşıtlığını konu edinen oyunları da vardır. Bunlardan Bir Adam Yaratmak kaderi, ölüm karşısında insanın durumunu, yabancılaşmayı, içgüdülerle ve saplantılarla hesaplaşmayı, sanatçının yaratıcılığını tartışır. Namı Diğer Parmaksız Salih yakından tanıdığı kumarcıların dünyasını, onların iç çatışmalarını, çevreyle ilişkilerini konu edinir.

Türk Edebiyatı Vakfı’nca 75. doğum yıl dönümü dolayısıyla 1980’de Şairler Sultanı ilan edilen yazara aynı yıl Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü verildi. İman ve İslam Atlası adlı yapıtı da Milli Kültür Vakfı Armağanı’nı kazandı.

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI