Orta Asya ‘dan kalkan Türk kafileleri zaman zaman Avrupa’ya akmış ve kıtanın tarihi üzerinde önemli rol oynamışlardır.
Balamir adlı Hun prensi , Ural dağlarını aşarak, 374 yılında Volga Hun Devleti’nin kurmuş, fakat bu devlet uzun ömürlü olmamıştır.
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Dinyeper nehrini aşan Hunlar, Vizigotları sürerek, Elbe ve Tuna arasındaki bölgeye yerleştiler. Daha sonra Macar Ovası’na yayılıp, oradan Roma kapılarına dayandılar. Bu arada Doğu Roma İmparatorlu’nu haraca bağladılar. 425-454 yılları arasında hüküm süren Avrupa Hun İmparatorluğu‘nun sınırları doğuda Hazar Denizi ve Kafkasya ‘dan, batıda Ren nehrine ve İsveç ortalarına kadar uzanıyordu.
562 yılında bu defa Avar Türkleri, Karadeniz kıyısında yaşayan kavimleri hakimiyetleri altına alıp aşağı Tuna vadisine indiler. Oradan kuzeye yönelip, Ren havzasına kadar olan toprakları ele geçirdiler. 803 yılında sona eren Avar İmparatorluğu’nun sınırları, Don nehrinden Alplere kadar varıyordu.
Hazar Türkleri ise, 465-965 yılları arasında Karadeniz’in doğusu ve kuzeyi arasında hüküm sürmüşlerdir.
Tarihin en büyük cihangirlerinden biri olan Batu Han, 1236 yılında sefere çıkmış, Rusya, Lehistan, Macaristan ve Sırbistan’ı zaptedip, Dalmaçya’ya kadar uzanmış, 1243 yılında Bulgaristan ve Romanya yoluyla geri dönmüştür. Batu Han’ın 1227 yılında kurduğu Altınordu İmparatorluğu, 1502 yılında sona ermiştir.
Nihayet, Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci hükümdarı Orhan Gazi zamanında Gelibolu yarımadasına aya basan Türkler, hızla Balkan yarımadasını fethettiler, İtalya sınırına vardılar ve Almanya ortasına kadar ilerlediler. Bugünkü Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Macaristan, hatta Avusturya ve Polonya’nın bir kısmında Türk hakimiyetinin eserleri vardır. Yine Karadeniz’in kuzeyindeki Kırım Hanlığı da Osmanlı İmparatorluğu’na tabi idi.
Bunların yanında Kuman, Oğuz, Peçenek Türkleri de zaman zaman Avrupa’nın doğusunda devletler kurmuşlardır. Hatta bunların arasına Macar ve Bulgar Türklerini de katmak gerekir. Öyle ki Avrupa Hun Devleti’nin merkezi konumunda olan Macaristan ve dolayısıyla Macarlar bir nevi Avrupa Hun Türklerinin varisi sayılabilirdi fakat gerek Macarlar olsun gerek Bulgar Türkleri olsun etnik kökenleri dışında inanışları konusunda büyük baskılara uğramış, özellikle de Kral Şarlman zamanında büyük katliamlara maruz kalarak Katolik olmuşlardır. Bunun etkisiyle de etnik kökenlerinden uzaklaşmış, bir nevi asimile olarak Katolik Avrupa-Hristiyan kültürüne ayak uydurmuşlardır.