600 yıllık bir tarih, ve bu 600 yıl boyunca hüküm süren İmparatorluğu temsil eden arma… Armada yer alan simgeler 3000 yıllık Türk tarihi ve 1500 yıllık İslam tarihinin motiflerini taşımakta ve Osmanlı’ nın görünürdeki tüm özelliklerini neredeyse konuşurcasına anlatmakta. Tek tek incelemeye kalktığımızda Orta Asya’dan bu yana siyasi, kültürel, hukuki, dini, askeri tüm özelliklerin belirtileceği şekilde simgeler kullanılmış ve sanatsal değeri ”muntazam” şekilde yan yana oturtulmuştur.
Resimde ayrıntılı şekilde armada bulunan 27 simgenin tek tek temsil ettikleri anlamları görüyoruz:
600 yıllık şanlı tarihi görsel olarak belki de en basit şekilde bu armada görüyoruz. Orta Asya’dan beri asaletli şekilde devam eden Türk adet ve törelerine bağlılığın İslamiyetle de birleşmesiyle daha da güçlenen ve uzun dönem dünya siyasetine şekil veren, ve tâ ki yıkıldığı son döneme kadar halâ dünya siyasetinde konu olarak kalmayı başaran ve hâlen günümüzde konuşulan Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye…
Tam 36 Sultanın tahta geçtiği Devlet, İslam dini doğrultusunda hem dini dünyaya yaymak hem de adaletli bir şekilde dünya barışını oluşturmak üzere adeta insanlığa hizmet vermiştir.
Osman Gazi’nin vasiyetinde de belittiği gibi:”Bizim Davamız Kuru Cihangirlik Kavgası Değildir.Bilakis Davamız İ’lay-ı Kelimetullah Davasıdır… ”
Avusturyalı Türkolog Schaendinger bu konuda şu isabetli tespitleri yapar: “İskender, Batıdan Doğuya ve Hind’e kadar yayıldı. Dârâz, Doğudan Batıya uzandı. Cengiz Han, Avrupa ortalarına kadar at koşturdu. Lakin hiçbirisi Osmanlı gibi diğer insanların kültür ve din özgürlüğüne saygı göstermediler. Osmanlılar harikulâde bir nizam ve düzende asırlarca kendilerinden olmayan insanlarla barış içinde yaşadılar. Onun içindir ki, Avrupa’da dört asır boyunca kalabildiler.”
Ünlü Tarihçi Gibbons da aynı mevzûda şu ifadeleri sarfeder: “Osmanlılar’ın hoşgörüsü ister siyaset, ister halis insanlık, isterse başka bir şey olsun; şu bir gerçektir ki, Türkler yeni zaman içinde milliyetlerini tesis ederken, din hürriyetini temeltaşı olarak koymuş bir millettir. Sürekli Yahudi ve Hıristiyan baskılarına mukabil, Türkler’in Balkanlar’a girmesinden sonra, yerli gayri müslimlerle yeni gelen Müslümanlar yüzyıllarca ahenk içinde yaşamışlardır.”
Tunuslu Profesör Abdülcelil Temimi ise, Osmanlı’nın asırlar süren hakimiyetinin sırrını; büyük bir hoşgörü ahengi içerisinde, halen tartışması yapılan demokrasi, özgürlük, adil yönetim gibi modern kavramları doruk seviyede tatbik etme maharetine bağlar.
Ünlü Fransız düşünür Voltaire, Osmanlı’nın aleyhindeki iftiralara cevap verdikten sonra gerçeği şu şekilde itiraf ediyor: “…Ulusların mal ve canlarıyla topyekûn padişahın kölesi sayıldığı iddia ediliyor. Böyle bir idare kendiliğinden çökerdi. Sultanlar müstebid değildir. Türk Devleti özgürlükçüdür. Hiçbir Hıristiyan Devleti, kendi topraklarında bir cami bulunmasına müsade etmezken, Osmanlılar kiliseleri hoş görürler.”
Protestan Mezhebi’nin kurucusu Martin Luther:
“Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak ağalarının ve burjuvaların idaresi altında yaşamaktansa, Osmanlılar’ın idaresi fakirlere daha hayırlıdır.”