“Mutlu Bir Tebessüm İçin Geçmişe Yolculuk” ve “Hayat’a Dair” kitaplarının yazarı Fulya Kılıçlı ile kitaplara, anılara, beslenmeye, kısacası hayata dair yapmış olduğumuz söyleşiyi keyifle okumanızı dileriz…
Merhaba Fulya Hanım, öncelikle okuyucularımıza biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba. 1965 yılında Ankara’da doğdum. İlköğretim, ortaöğretim ve lisans eğitimimi Ankara’da tamamladım. TC Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından emekli oldum. Evli ve iki çocuk annesiyim.
İki kitap yazmışsınız ve içerikleri konu bakımından zengin görünüyor. Kitaplarınızın, okuyucuya neler katacağını düşünüyorsunuz?
Bana göre kitaplarım okuyucularıma çok şey katacaktır ama kitaplarımı kendi ağzımdan ziyade okuyucu yorumlarına göre anlatmak isterim. Mesela çoğu okuyucu eğlenerek bilgilendiklerinden bahsetmektedir ki bu da benim amaçlarımdan biriydi ve bu tür bir algı oluşması beni memnun etti. Çünkü ben herhangi bir bilgi verilirken zorlama olmadan sadece farkındalık oluşturularak, eğlendirerek, sıkmadan ve yormadan verilmesinden yanayım ve bu şekilde verilen bilgilerin daha kalıcı olduğuna inanırım. Bu nedenle kitaplarımda sade bir dil kullandım ve herkesin okuduğunda rahatlıkla anlayabileceği, kendisinden bir şeyler bulabileceği bazen gülümseten bazen de duygulandıran anılar eşliğinde yaşamlarında elzem olan bilgilere yer vermeye çalıştım.
Kitaplarınızı incelediğim kadarıyla içeriklerinde geçmişe dair anılar dışında, sağlıklı beslenme konusunda tavsiyeler de mevcut. Daha kaliteli bir yaşam için okuyucularımıza neler önerirsiniz?
Daha kaliteli bir yaşam için sağlıklı beslenmenin ve spor yapmanın önemine dikkat çekmek isterim. Sağlıklı beslenmek derken yeterli ve dengeli beslenmekten bahsediyorum ki bu kitabımda ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Burada kabaca bahsedecek olursak adı gibi kendi de bizim kültürümüze uzak olan fast food yani hızlı, ayak üstü yemekten uzak durmak, Türk usulü annelerimizin yaptığı şekilde tencere yemeğini sofraya oturarak, ağır ağır yemek ayrıca un, şeker ve tuza dikkat edilerek, margarin yerine zeytinyağı, pirinç yerine bulgur, beyaz ekmek yerine tam buğday unundan yapılmış ekmeği tercih ederek her sebzeyi mevsiminde tüketerek, günde 1,5-2 litre su içmeye gayret ederek ilk adımı atmış oluruz. Spora gelince en kolayını yani haftada 3-4 gün 40-45 dakika yürüyüş yapmayı öneririm.
Eskiye baktığınızda içinizde bir burukluk oluyor mu? Geçmişinize özlem duyuyor musunuz?
Eskiye baktığımda içimde bir burukluk oluyor mu derken tabii ki hem de çok oluyor diye cevap verebilirim. Mesela eskiden insanlar eşyalardan daha çok sevilirdi. Muhabbetler daha samimi ve içtendi şimdiki gibi sanal değildi. Belki iki üç arkadaşımız ve dostumuz vardı ama dost gibi dosttu. Şimdi çoğu kimsenin sanalda 4000-5000 arkadaşı var ama oturup kahve içerken muhabbet edebileceği arkadaşı yok veya sayısı çok az. Eskiye özlemleri sıralarken kitabımda da bahsettiğim gibi bizler erken yaşlarda bile çok duyarlı çocuklardık. Mesela okula giderken beslenme çantamızda durumu iyi olmayan arkadaşlarımızın alamayacağı bir yiyecek varsa onu ya gizli yer yada paylaşırdık. Çünkü “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” derdi annem. Oysa şimdi kocaman insanlar nerede ne yediklerini zengin fakir demeden milletin gözüne sokarcasına sanal alemde paylaşıyorlar.
Her şeyi çok çabuk tüketiyoruz aynen sevgiyi tükettiğimiz içini boşalttığımız gibi. Neydi sevgi? Parası ve karizması olan herkesten alınan elektrik miydi? Tabii ki değildi. Dedim ya artık her konuda üretici değil tüketici olduk. Eskiden bozulan her şey tamire gider ve onarılıp tekrar kullanılırdı yıllar sonra bir de baktık ki insanlar bozulmaya başlamış öyleyse sorarım sizlere insanın da tamiri var mıdır?
Peki, anılarınızı düşündüğünüz zaman keşkeleriniz oluyor mu? Size ikinci bir şans verilse değiştirmek ya da yeniden yaşamak istediğiniz bir anınız var mı?
Keşke, keşkelerimizin olmadığı bir yaşantımız olsaydı ama olmuyor işte hayat bu hepimizin ve tabii ki benimde keşkelerim var. Ama her şeye rağmen keşkelerimizden dersler çıkarabilmeli ve o keşkelere neden olan yaşanmışlıklar karşısında dimdik durabilmeliyiz diye düşünüyorum. Çünkü her keşke yeni bir tecrübe ve yeni bir başlangıç demektir. Hayat bu, kimi ne zaman nasıl bir sınava tabii tutacağı belli olmuyor lakin o sınavlar kişinin sosyal gelişimine çok şey katıyor, ben kendi adıma söyleyecek olursam keşkelerimden çok şeyler öğrendim ve belki onlar olmasa bugünkü ben ben olamazdım. Çünkü yaşanılan her acının ve mücadelenin insanı zamanından önce olgunlaştırdığına inanırım. Burada asıl olan keşkelerden çıkartabileceğimiz derslerdir ki inanın bu dersler hiçbir üniversitede okutulmaz ve sadece yaşayarak öğrenilir.
Değiştirmek istediğim keşkelere gelince ben her olanda bir hayır vardır düşüncesiyle hareket ederim ve demek ki hakkımda hayırlı olan buymuş der yoluma devam ederim.
Hayatınızın “Dönüm Noktası”nı sorsak?
Evet hayatımda iki dönüm noktası vardır. İlki babamın ölümü ikincisi bana özel kalsın.
Biraz da yazarlıktan bahsedelim. 🙂
Yazmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Üniversite eğitiminde aldığım beslenme derslerinden sonra bile bu konudan kopamamış biri olarak her an her saniye yeni bir beslenme bilgisi öğrenmek adına sürekli okur ve araştırırım. Çevremde bu konularda yapılan yanlışları gördükçe, yeni neslin çok erken hatta çocuk yaşta hastalıklarla tanıştıklarına (obezite ve diabet gibi) birebir şahit oldukça ve bu hastalıkların çoğunun beslenmeyle doğrudan veya dolaylı olarak alakası olduğuna inandığım için hastalanmadan önce gerekli tedbirleri almak ve okuyan herkeste az da olsa bir farkındalık oluşturabilmek adına kitap yazmaya karar verdim. Ama az ve öz olarak verebileceğim bilgilerin sadece beslenme ağırlıklı olduğu takdirde sıkıcı bir ders kitabından farksız olacağını düşündüğüm için anılar, hikayeler ve şiirlerle süsleyerek vermeye karar verdim ve böylece ilk kitabımın ana hatları oluştu ve belirli bir zaman diliminden sonra da kendisi teşrif etti. Derken ikinci kitabım geldi. Kısmet olursa üçüncü kitabım içinde kafamda bir şablon oluşmakta.
Bundan sonra kitaplar konusunda ne gibi çalışmalarınız olacak? Yakında çıkacak yeni kitabınız var mı?
Üçüncü kitabım için gerekli hazırlıkları yapıyorum ama şuan için bir şey söylemek çok erken çünkü bu kitabımı biraz da ağır ağır sindire sindire yazmak istiyorum.
En sevdiğiniz yazar ve kitap nedir?
Ben her yazarı görüşüne ve düşüncesine bakmadan ön yargısız okurum. O nedenle emek veren her yazar benim için çok değerlidir. Çünkü okumayı çok seviyorum ve kendimi bildim bileli okurum ama illaki isim verecek olursam; Halide Edib Adıvar’ın “Vurun Kahpeye”, Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban”, Fyodor Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanı ile Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Mesnevi” si hala hafızamda ilk günkü tazeliğini korur.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler..
Böylesine güzel ve özenle hazırlanmış sorularla beni okuyucularla buluşturduğunuz için ben teşekkür ederim.
Sevgili Fulya samimi bir anlatımla yazdığın kitaplarini zevkle okudum. Kutluyor devamını diliyorum.
Yazarın her iki kitabında da çok doğru tespitleri vardır. Tıpkı bu söyleşisinde olduğu gibi…Geçmişe özlem duyanlar için şiddetle tavsiye edilir.
Kitaplarınız gerçekten bi harika Anlatım tarzınız , okuyucuya hitap edişiniz ve içerik yönünden herkese tüm yaş gruplarına uygun dilde anlatılmış bilgiler yer alıyor daha fazlasını merakla bekliyoruz başarılarınızın devamını dilerim. ??
Yazarın çıkan iki kitabınıda okudum.Sade,samimi uslupla yazılmış;okuyucusunu kitaba yönlendirerek mimiklerde mutlu bir tebessüm bırakması ve hayata dair anılarda nostalji rüzgarına kapılmak çok güzeldi.Yüreğine ve kalemine sağlık.
Yazarımızın iki kitabını ve röportajını okudum . Herkesin kendinden birşeyler bulabileceği, bilgilendirici, eğlendirici ve zevkle okuyacağı kitapları mutlaka okumalısınız diyor ve üçüncü kitabı dört gözle bekliyorum.
Yazarın iki kitabını da okudum ve tıpkı yukarıdaki röportajı gibi çok beğendim. Okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bu sıcacık kitapları kesinlikle tavsiye eder, yazarın sıradaki eserini bir an önce okurlarıyla buluşturmasını temenni ederim.