bana da hiç damdan düşer gibi, seni seviyorum, denmedi. ama pekala biliyordum damdan düşmesini ,sevmesini..
yüzünü parçalamayı istemekle,yüzünü öpmeyi istemek
aynı şey
bazen.
Ben dizlerimin üstüne çöküp yolduğum saç tellerimi sayacak kadar delirmişsem hasretinden sende artık bu kadar anlamsız bakma..
bir şeyler için çabalamaktan ziyade ben şöyle köşede yaşamak, yaşlanmak istiyorum
sakın hiçbir yere gitme…
özlem,
boyumu aşar gibi her geçen gün büyüyor
özlem her geçen gün boyumu aşıyor.
yetişemiyorum özlemime,
ne sana gelebiliyor
ne senden gidebiliyor
ne de özlemime son verebiliyoru
boynunu koklarken bir şeylerin öyle güzel kalmayacağını tahmin edemezdim…
söz veriyorum bir gün sana koynunda uyumanın ne demek olduğunu anlatacağım.
“boynunda yaşamanın bir yolunu bulacağım.
neden
yarım
yamalak
bıraktın?
ya da şöyle bir şey, kaçmaya çalışmak ve aynı zamanda kaçamamak.
kaçmaya çalışırken karşıma geç,
çek kendine al göğsüne bastır. sen bakıyorsun,
bazen onu bile yapmıyor
adımlarımı can kulağı ile dinliyorsun
düşsem, beni kaldıracak
kapıya kadar eşlik edecek gibi bakıyorsun
bakma, kendine çek sar beni ya da hiçbir şey.
ben neden senden kaçmaya çalıştıkça
kendimi senin koynuna düşüyor
buluyorum?
bir şey var, bir şey.
seni bana unutturmayan bir şey.
sesin değil,
gülümsemelerin değil.
birileri yarım bırakmış, gördüm
beni de yarım bıraktılar
ve ben
kendimi seninle tamamlayabileceğimi
düşünmekle bir hata ettim,
bundan kurtulmak inan bana
çok
zor.
beynimin içinde kocaman bir kargaşa var. ben bir yolunu bulup o kargaşadan kurtulamıyorum.
olmuyor. kaçtıkça, kaçmaya çalışacak adımlar attıkça ortam geriliyor.
ve sen beni uyandırmıyorsun.
anlıyor musun.