Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşları sırasında Ruslar Erzurum’a kadar gelmişlerdi. Erzurum’daki Aziziye Tabyalarının Ruslardan geri alınması için yaş, sopa, kazma ve kürekle, gırtlak gırtlağa yapılan mücadelede Nene Hatun’da yer almıştı. Burada gösterdiği kahramanlıklar sebebiyle vatan müdafaasında Türk kadınına sembol oldu. Tabyanın savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücadeleye, küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi.
7 Kasım 1877 gününün gece yarısında, bölge halkından olan Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri Erzurum’un Aziziye Tabyası’na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini öldürdüler. Arkadan gelen Rus askerleri, hiçbir mukavemetle karşılaşmaksızın tabyayı ele geçirdiler. Baskında yaralı olarak kurtulmayı başaran bir er, şehir merkezine ulaşıp kara haberi Erzurumlulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra minarelerden şehir halkına duyuru yapıldı. ‘’Moskof askeri Aziziye Tabyasını ele geçirdi’’ Bu haber, Erzurum halkı tarafından, vatan savunması için emir telakki edildi. Silahı olan silahını, olmayanlar; balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya’ya doğru koşmaya başladı. Kadın-erkek tüm Erzurum halkı yollara dökülmüştü. Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan bir taze gelin de vardı. Ağabeyi bir gün öce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti. Üç aylık bebeğini emzirmiş, ‘’Seni bana Allah verdi. Ben de O’na emanet ediyorum.’’ Diyerek vedalaştıktan sonra birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını alarak sokağa fırlamıştı.
Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası’na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapıları kırılıp içeri girildi. Boğaz boğaza bir savaş başladı. Mükemmel silahlarla donanmış Moskof ordusu, baltalı-tırpanlı, taşlı-sopalı eğitimsiz halk karşısında ancak yarım saat tutunabildi. 2300 Moskof öldürülüp, Tabya geri alındı. Türkler, 1000 kadar şehit vermişlerdi.
Hemen yaralıların tedavisine başlandı. Nene Hatun da yaralılar arasındaydı. Fakat o yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak için çırpınıyordu. Nene Hatun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi.
O’nun vatan için gece başlayan mücadelesi, tüm düşman Erzurum’dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum’un her karış toprağına cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın zaferinde Nene Hatun’un ve O’nun vatan aşkını paylaşan sivil insanların da payı vardı.
Savaştan sonra Nene Hatun, destan kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı. Kendisini ziyaret eden NATO’da görevli Amerikalı bir subayın bir sorusuna: ‘’O zaman vazifemi yapmıştım. Bugün de ilerlemiş yaşıma rağmen aynı vazifeyi daha mükemmeliyle yapacak güç ve heyecana sahibim’’ cevabını vermişti.
Nene Hatun 22 Mayıs 1995’de zatürre hastalığından vefat etti. Doğumu: Erzurum 1857
NENE HATUN DİYARINDAN
Taze gelin iken on sekizimde
İki göğcek bala iki dizimde
Ve iki damla yaş, iki gözümde
Doksan üç gününden hatırladığım.
Ruhumun süruru oğlumla kızım
Mürvetim, devletim, sevincim, sızım…
İki can yoldaşım, Elif’le Kazım…
Saçlarını tel tel ıtırlattığım.
Komazlar ki çifte kuzu meleye.
Derler düşman gelmiş Çanakkale’ye
Yadımda, oğlumu o velveleye
Ayet el Kürsi’yle poturladığım
Yadımda… Kırklara adadığım bez…
Düşmanı kahredip dönsün diye tez
Konuya komşuya haftada üç kez
İnce ekmek açıp fetirlediğim.
Apakça mektuplar gözledim. Gelmez.
Bağrımın başını közledim. Gelmez…
‘’Anam ‘’ deyişini özledim. Gelmez…
Ap akça sütümle baturladığım.
Şehitlik şerbeti içti dediler…
İçti ve öteye uçtu dediler…
Ne mezarın belli, ne düştüğün yer
Ey can konağımda yatırladığım!…
Ey can konağımda kadri ziyade…
O, aydan, güneşten bedri ziyade…
Peygamber katma ulaştı mı de
Doksan üç harbinde Aziziye’de
Moskof kafirini satırladığım?
Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU