Tarihin Sınırlarına Yolculuk / İlber Ortaylı


Tarihin Sınırlarına Yolculuk – İlber Ortaylı
İnternet fenomeni haline gelen, ‘Cahil‘ kelimesini espritüel olarak hayatımıza sokan, güldürdüğü kadar düşündüren İlber Ortaylı‘nın eseri Tarihin Sınırlarına Yolculuk…
Öncelikle kitabın muhteşem ve noktasal tarihi bilgiler içerdiğini belirtelim. Özellikle akıcılık konusunda bir vasatlık söz konusu olsa da bu tarih eserlerinde anormal bir durum değil. Aksine, karşımızda İlber Ortaylı var ise bu husus olağanlaşıyor. Yazarın tüm bilgileri en ince detayına kadar okuyucuya aktarmak istemesi, kendine has bir tarzı olması bu hususa sorun veya göreceli olarak artı kazanım teşkil ediyor.
Eseri şiddetle tavsiye edip, sizin için derlediğimiz alıntılarla devam ediyoruz.
- “Tarihimiz, okullarda doğru mu öğretiliyor? Tarih kitapları belirli bir ideolojinin propagandasını yapmak amacıyla, bazı gerçekleri görmezden mi geliyor? Gerçekten Cumhuriyetle Osmanlı birbirlerine çok uzak devletler midir? Osmanlı’yı reddedersek ne kazanırız, neleri kaybederiz? Osmanlı padişahları, yıllarca haremde cariyelerle gönül eğleyerek mi günlerini geçirdiler? Şayet öyleyse, bu devlet 600 yıl nasıl yaşadı? Öyle değilse bu fikir bizim kafamıza kimler tarafından niçin sokuldu?”
- “Amerika’da gerçek anlamda bir çok kültürlülük yok. Böyle bir iddia palavradan ibaret.
Orada herkes Amerikalı. Herkes Coca-Cola, blue jean, hamburger, Amerikan tipi hususî hayat, aile hayatı etrafında şekillenmiş. Yani bunların hepsi yerli bir tiyatrodur. Diğer ülke vatandaşları artık Amerikanize olmuş durumda. Amerika’da Amerikalılık vardır. Diğerleri onun salçasıdır, garnitürüdür, aslı değildir.”
- “Dünyada cumhuriyeti ilân edip imparatorluk yıkan, krallığı kaldıran tek devlet, tek toplum biz değiliz. Bu kaçınılmaz bir tarihî gelişimdir. Bu ülkede cumhuriyetten başka bir şey olması beklenemez.
Zaten kimsenin de beklediği yoktur.
Fransa ihtilâlle cumhuriyete geçmiştir. Rusya’da ihtilâlle Sosyalist bir cumhuriyete geçilmiştir. Ortadoğu devletleri de geçmektedir.
Cumhuriyet monarşiyi, hükümdarlığı reddedecektir ve tenkit edecektir; bu kaçınılmazdır.
Fakat bizde maalesef bir müddet sonra ölçü kaçırılmıştır. Özellikle de 1940’lı yıllarda artık iş oturuyor dendiği zamanda…”
- “Mehmet Akif, bir noktadan sonra Cumhuriyet rejimine tepki duydu, gitti bu memleketten.
Ama unutmayın ki, aynı adam Jön Türk hareketinin, II. Abdülhamid’i indiren grubun içinde yer alıyordu.”
- “Şifahî kültür derin düşünmeyi, okumayı ve derin temrini etkiliyor. Bundan dolayı insanlar biraz geç okurlar bizde.
Konuşmak, dinlemek bugün bile yaygın Türkiye’de.
Yazarsın yazarsın okumazlar.
Konuşman lâzımdır.”
- “Matbaa 18. yüzyılda bizde biraz fiyaskodur. Kuruldu, pek iyi devam edemedi… “Kapatıldı” diyorlar. Kapatılması da pek ses çıkarmıyor. Millet yazmayla idare ediyor.”
- “Bu tuhaf bir şeydir bizim gibi ülkelerde, spontane olarak kendiliğinden yaşanan ve hissedilen şeyler hiçbir şekilde kitaba girmez, vitrine çıkmaz ve bilinci etkilemez. Mesela zengin bir Türk mutfağı vardır. Herkes kendi evinde yer.
Bu yemekler restorana çıkmaz. Restorana çıktığı zaman o mutfağın onda birini görürsün ancak.”
- “Şehirler büyüyor. Göç var. Hep “İstanbul’a göç var” deriz. Hiç kimse İskenderiye’nin ne durumda olduğunu göz önüne getirmez; hiç kimse Selanik’in nasıl şekillendiğini göz önüne almaz;
hiç kimse bilmez ki Aydın vilayetinin merkezi Aydın’dır, İzmir diye bir şehir çok da önemli değildir, ama 18. asırda artık bir İzmir vardır.
Bunu gâvurlar yazıyor o zaman, konsolosu, gezgini, tüccarı…
Bizim tarihçimizin gündeminde bugün bile yok.”
- “Çünkü yeniçerilik asayiş demek, maliye demek, ordunun bütün dalları demek, eğitim demek… Yeniçeriye bağlı idarî mekanizmalar var. Kadılık bile etkilenmiş, şehir yönetimi…
Devlet-i Aliyye yeniçerilik kaldırıldıktan sonra bir sürü ıslahata girişmek zorunda kaldı.”
- “Mimaride biz doğrudan Avrupa’yı mı taklit ettik, yoksa yanı başımızdaki İran’ı mı?
Çünkü bahçe mimarisinde birtakım Farsça tabirler kullanıyorsunuz.”

ETİKETLER

BENZER İÇERİKLER