arama

Atatürk ve İngiliz Belgeleri

Milli Mücadele Dönemi
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

Atatürk ve İngiliz Belgeleri

WikiLeaks’in ortaya çıkardığı belgeleler halen konuşuluyor ve tartışılıyor. WikiLeaks Belgeleri, yakın tarihten bu yana Türkiye’nin dış ilişkileri, siyaseti ve siyasetcilerine mercek tutmakta. Belgelerin nasıl ortaya çıktığı ise elbette ayrı bir tartışma konusu iken konu ise sıcaklığını koruyor.
Bu yazımızda ise sizi eski tarihlere götürüp İngiliz Belgeleri’ni inceleyeceğiz.

WikiLeaks Belgeleri , 2000’li yıllarda, politika ve siyasetcilerin edindiği gözlemlere, incelemelere, tanık oldukları olaylara bağlı olarak tuttukları raporlara dayanıyor.
İngiliz Belgeleri ise, 1900’lü yıllarda İngiliz siyasetcilerin o dönem subaylarının gözlemlerine, incelemelerine, tanıklıklarına bağlı olarak hazırladıkları raporlara dayanıyor.

Atatürk Milli Mücadele

Sivas Kongresi


Şimdi, Milli Mücadele dönemlerine tekrar gidelim ve ülkemiz hakkındaki bazı İngiliz Belgeleri’ne mercek tutalım…

İNGİLİZ BELGELERİ

1: İngiliz Karadeniz Orduları Komutanı Milne, 17 Şubat 1919’da İngiliz Hükümeti’ne gönderdiği raporda : “Ordu Komutanı Yakup Şevki’yi attırdım. Yardımcısı Ali Rıfat Bey’i yakalattım. Batum Tümen Komutanı Mürsel Bey’i tutuklattım” demiştir.


 

2: İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Webb, İngiltere’deki bir dostuna 19 Ocak 1919’da gönderdiği bir mektupta : “Görünürde memleketlerini işgal etmediğimiz halde valilerini tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işlemiş oldukları suçlara aldırmadan özgür bırakıyoruz. Demiryollarını sıkça denetimimizde tutuyor ve istediğimiz herşeye el koyuyoruz. Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor… Halife elimizin altında bulundukça İslam dünyası üzerinde ek bir denetim aracına sahibiz… Bildiğiniz gibi Padişah (Vahdettin) bizi buraya yerleştirmeyi diliyor.” demiştir.


 

3: Anadolu’da Mustafa Kemal’i takip eden İngiliz Gizli Servisi’nden (MI6) Yüzbaşı Hurst, 12 Haziran 1919’da Samsun’dan İngiliz yetkililere gönderdiği bir raporda Mustafa Kemal’in çalışmaları hakkında : “Çevredeki kasabalar ve ötesiyle kurduğu telgraf iletişimi öylesine büyük boyutlu ki, neredeyse telgraf haneyi tekeline almış gibi görünüyor. Yanındaki subaylarsa onun etkisiyle uzlaşmayan komşu köy ve kasabalarda sık sık görülüyorlar. Yunanlılara karşı bir direniş hareketini düzenlemekte olduğundan eminim…” demiştir.


 

4: İngiliz Yüksek Komiseri Calthrope, 23 Haziran 1919’da İngiliz Dış işleri Bakanlığı’na gönderdiği bir raporda : “Gelibolu çarpışmalarında büyük bir ün kazanan Mustafa Kemal’in artık ulusal ve yabancı karşıtı duyguların merkezi haline geldiğini” belirtmiş ve Calthrope, bu raporun kenarına, “Mustafa Kemal Malta’ya sürülmelidir” diye bir not eklemiştir.


 

5: İngiliz Yüksek Komiser Vekili Webb, İngiliz Sir R. Graham’a, 28 Haziran 1919’da gönderdiği bir mektupta : “İzmir’e çıkışa kadar işler iyi gitmekteydi. Yavaş yavaş kötü (ulusalcı) vali ve komutanları işten attırıyorduk. Şimdi işler değişti. Mustafa Kemal, Samsun bölgesinde çalışıyor ve şimdiye kadar yola gelmeyi reddetti.” demiştir.


 

6: İngiliz Başbakanı Lloyd George, 5 Mart 1920’da Lordlar Kamarası’nda : “Mustafa Kemal Paşa, Maraş’ta, bizim müttefikimize (Fransa) saldırsın, biz hiçbir harekette bulunmayalım. Bu olamaz. Hemen en enerjik tedbirleri almalıyız. İlk iş olarak Mustafa Kemal Paşa’nın atılmasını istemeli. Sonra da Müttefik kuvvetlerle İstanbul’u işgal etmeliyiz.” demiştir.


 

7: 20 Haziran 1922’de İngiliz Kabinesi’nde yapılan gizli görüşmelerde : “Mustafa Kemal’e bir darbe indirmenin zamanı gelmiştir”. “Ona hiçbir biçimde merhamet edilmemelidir”. “Bolşeviklerle Kemalistler arasında bir çıkar çatışması yaratılmalıdır”. “Bir Yunan birliği Bandırma’ya gönderilip Mustafa Kemal arkadan sarılmalıdır”. “Türkleri akıllandıracak en iyi yol Mustafa Kemal’i cephede yenmektir” denilmiştir.


 

8: İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Rattigan, 24 Temmuz 1922’de Lord Curzon’a gönderdiği bir yazıda : “Kemalistlerin yenilgisi gerçekten kesin ise Anadolu’da bir Antikemalist hareket olasılığı çok kuvvetlidir… İstanbul’da Sultan’ın Dışişleri Bakanı Ahmet İzzet Paşa, bana Anadolu’daki ordunun yüzde 65’i ile Meclis’in yüzde 65’inin desteğini garanti etmiştir. Kemal devrilecektir. Kazım Karabekir Paşa da Sultana sadakat ve bağlılık telgrafı çekmiştir. Bu anlamlıdır”. demiş. İngiltere Büyükelçiliği Baştercümanı Ryan’ın, 7 Şubat 1922’de Londra’ya gönderdiği “Mustafa Kemal’i Devirme Plan”ına göre, Mustafa Kemal, dışardan Müttefiklerin askeri gücüyle değil, içerden saltanatın gücüyle devrilecektir. Bunun için “daha makul” bir barış anlaşması yapıp sultana (Vahdettin’e) imzalatılacaktır. Bunun üzerine sultan milliyetçilerin bir kısmını kendi yanına çekip otoritesini yeniden kuracaktır. Arkadan da Müttefiklerce de desteklenecektir. Müttefikler, Türk halkının “milli amaçlarına istekli gözüküp” Sevr Antlaşaması’nda yapılacak bazı değişiklikleri “tantanayla” ilan edecekler ve bunları kabul etmeyenleri ezeceklerdir. Böylece Mustafa Kemal ve Milliciler kendiliğinden etkisizleştirilecektir. Yüksek Komiser Rumbold, 15 Ocak 1922’de kabineye başka bir plan sunmuştur. Onun plana göre ise barış teklifi Vahdettin’e yapılacaktır. Barış şartlarını kabul eden padişah Türk halkına bir çağrıda bulunarak milleti kendine çekecektir. Bu şekilde “Misak-i Milli” diye direten Kemalistler azınlıkta bırakılıp iş başından uzaklaştırılacaktır. Bu planı uygulamak için Rumbold, Padişah Vahdettin’le anlaşmıştır. 7 Ağustos 1922’de Vahdettin’le bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede Vahdettin, Rumbold’a, “Millici liderlerin isyancılar topluluğu olduğunu, İttihat Terakki’yi canlandırdıklarını, onların Bolşevik olduğunu” belirterek, “İngiltere’nin barışı kendisiyle yapmasını, Yunan işgalindeki toprakların boşaltılıp kendisine verilmesini ve ’Kemalist asileri ’ temizlemede’ İngiltere’nin kendisine destek olmasını” istemiştir.


 

9: Erzurum’daki İngiliz Kontrol Subayı Yarbay Rawlinson, İngiltere’ye gönderdiği bir raporda “Mustafa Kemal’in gelecekte bir İslam Cumhuriyeti kurmayı planladığını” belirtmiştir.


 

10: General Milne, 16 Aralık 1918 tarihli raporunda : “Padişah Vahdettin’in, Sami Bey’i Ordu Genel Karargahı’na gönderdiğini ve Türkiye’nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için İngiliz Hükümeti’nden istirhamda bulunduğunu, barışın beklenilmesi halinde geç kalınmış olacağını söylediğini, İngiliz memurlarının kontrol amacıyla memleket içine gönderilmesini ve bu sayede İngiliz subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etmiştir.” demiştir.


 

11: İstanbul’daki İngiliz temsilciden 10 Ocak 1919’da Bolfour’a gönderilen özel bir mektupta, “Padişah Vahdettin’in iyi bir İngiliz dostu olduğu, İngiliz Yüksek Komiserliği ile ilişki kurmak için herhangi bir yol olup olmadığını merak ettiği ve İngiltere’nin kendisine ’halifelik’ makamında destek olup olamayacağını sorduğunu” belirtmiştir.


 

12: Padişah Vahdettin, Sadrazamı Damat Ferit aracılığıyla, 30 Mart 1919’da İngiltere’ye bir barış projesi sunmuştur. Bu projeye göre : “1. İngiltere gerekli gördüğü yerleri 15 yıllığına işgal edebilecek, 2. Sultan, Osmanlı Bakanlıklarında gerekli görülen yerlere İngiliz müsteşarlarının tayinine izin verecek, 3. Her vilayete birer İngiliz Konsolosu tayin edilecek, 4. Bu konsoloslar 15 yıl süreyle Valinin yanında müşavirlik yapacak, 5. Türkiye’deki seçimler İngilizlerce kontrol edilecek, 6. İngiltere Türk maliyesini kontrol edecek, 7. Doğu halkının anlayışına göre anayasa sadeleştirilecek” İngilizler, bu anlaşma teklifini kabul etmeyince Vahdettin, yine sadrazamı Damat Ferit aracılığıyla, 8 Eylül 1919’da İngilizlere bir barış daha teklif etmiş, ancak bu seferki teklifte, 30 Mart teklifindeki şartlara bir de Doğu’da “Bağımsız bir Kürdistan” kurulmasını kabul ettiğini eklemiştir.İngilizler bu teklifi kabul etmiş ve İngilizlerle bir gizli antlaşma imzalanmıştır.


 

13: İngiliz Siyasi Müşaviri T.B. Hohler, İngiltere’ye gönderdiği 4 Kasım 1919 tarihli raporunda : “Sultanlık idaresi şimdi bayağı ve boş bir tavır takınmış bulunmaktadır…. Sultan (Vahdettin) ise zayıf karakterli olup… Yıldız’da titreye titreye oturmaktadır… Belki de bazı olayların kendisini taht ve tacından yoksun bırakacağından korkmaktadır. Osmanlı hanedanı artık kuvvetten düşmüş gibi görünüyor. Bu hanedana mensup hiçbir prens, halkını idare edebilecek yetenek ve enerjiye sahip görünmemektedir.” demiştir.


 

14: İngiliz temsilcisi Amiral de Robeck, 21 Ağustos 1920’de Vahdettin’le görüştükten sonra İngiltere’ye gönderdiği raporda : “Vahdettin, Türkiye’nin ölüm fermanı demek olan Sevr Anlaşması’nın imzalanması için emir verirken gelecekte İngiltere’nin yardımına dayanacağı ümidi beslediğini, yaşayacak olduğu takdirde bir dost yardımına ihtiyacı olduğunu belirtmiştir.” demiştir.


 

15: İngiliz Yüksek Komiserliği’nden Tom Hohler, 5 Aralık 1918’de İngiltere Dışişleri Bakanlığı Doğu Masası Şefi George Kidston’a yazdığı bir mektupta. “Burasının (İstanbul) Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için şimdiki koşullardan yararlanılmazsa çok yazık olacaktır. Bu kenti, sözünü edebeileceğimiz herhangi bir yönetim altında görmeye hazırım ; yeter ki bu Türk yönetimi olmasın ; çünkü bir domuz ahırını bile yönetecek yetenekte değillerdir. Türkler büsbütün yenilmiş olduklarını iyi biliyorlar. Örgütleri parçalanmış, bozguna uğramıştır. Kendileri ise sefalet içindedir. İstanbul işgal günleri yaşıyor. Buradaki yönetim her İngiliz tiksindirecek kadar aşağıdır.” demiştir.


 

16: Vahdettin, 23 Mart 1921’de sırasıyla İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerle görüşmüştür. O gün Padişah’la görüşen İngiliz temsilcisi Rumbold, Lord Curzon’a gönderdiği yazıda görüşmenin detaylarını şöyle anlatmıştır : “Salonda, ben ve yardımcım Andrew Ryan’dan başka kimse yoktu. Sultan kendi tercümanını salıverdi ve Ryan’ın tercümanlık etmesini istedi. Sonra da Londra’da yapılmakta olan konfernasla ilgili Mustafa Kemal’den Tevfik Paşa’ya gönderilmiş olan üç telgrafa değindi ve Ankara’nın kendi tahtını tehlikeye düşürmek ve kendi yetkisini kırmak amacı güttüğünü söyledi. Şunları ekledi : ’Anadolu’daki durum şöyledir : Bir avuç haydut orada erki ele geçirmiştir. Sayıları azdır, ama tam olarak halkın boğazına ilmiği geçirmişlerdir. Halkın iteatkar, korkak ve yoksul olmasından yararlanmaktadırlar. Onların gücü, tek kaygıları kendi çıkarları olan 16.000 subayın desteğine dayanır… Ankara önderleri, bu ülkede gerçek çıkarları olmayan, ülkeyle kan veya başka ilişkileri bulunmayan kişilerdir. Mustafa Kemal, kökeni bilinmeyen Makedonyalı bir asidir. Onun kanı Bulgar, Yunan ve Sırp kanı olabilir. Türk olmayan, Arnavut, Çerkez olan hepsi de birbirlerine benzemektedir. Onlar arasında tek bir gerçek Türk yoktur. Buna rağmen ben ve hükümetim onların önünde güçsüzüz. Onların kıskacı o kadar etkindir ki, propaganda vasıtasıyla bile Türklere ulaşmak olanaksızdır. Gerçek Türkler merkeze sadıktır, ama tehdit ediliyor ve aldatılıyorlar. Bu adamlar bana boyun eğdirmeye çalışıyorlar ve dıştan Bolşeviklerden yardım sağlamaya uğraşıyorlar. Bolşevikler şimdi Türk hududuna yaklaşmıştır. Ankara önderleri onlarla entrika çeviriyor”.


 

17: İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, 10 Aralık 1921’de İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği yazıda : “Kendi görüşümce, Padişah, durumu oldukça umutsuz bir evreye gelinceye kadar görevinde kalmalıdır.Şu anda pek az gücü vardır.Ankara’daki önderler ondan hoşlanmıyor, halk arasında da pek popüler değildir.” demiştir.


 

18: Mustafa Kemal, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki bir heyeti Londra’ya göndermeye karar vermiştir. Yusuf Kemal Bey, Londra’ya gitmeden önce İstanbul’a uğrayarak 23 Şubat 1922’de Padişah Vahdettin’le görüşmüştür.İngilizci Padişah Vahdettin, bir taraftan Yusuf Kemal Bey’le görüşürken, diğer taraftan bir ajanını Yusuf Kemal Bey’in kaldığı eve göndererek, Yusuf Kemal Bey’in çantasındaki “gizli belgelerin” suretlerini çaldırıp bir mabeyncisiyle suratle İngiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold’a göndermiştir. İstanbul’daki İngiliz Yüzksek Komiseri Sir Rumbold, Vahdettin’in, TBMM Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’in çantasından çaldırtarak kendisine verdiği belgeleri, 7 Mart 1922’de İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na göndermiştir.Belgeler, İngiltere Dışişleri Bakanlığını çok sevindirmiştir. Bakanlık yetkililerinden Francis Osborne, bu belgelerle ilgili olarak 14 Mart’ta şu notu yazmıştır : “Padişah, Yusuf Kemal’in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle (İstanbul’la Ankara arasındaki ilişkilerin durumunu) en iyi biçimde gösteriyor.”


 

Milli Mücadele

Milli Mücadele Dönemi

Milli Mücadele dönemine ait yüzlerce belgeyi, G. Jaeschke, S. Sonyel, E. Ulubelen gibi bilim insanları, İngiliz Arşivlerinde yaptıkları araştırmalar neticesinde Gizli Belgelere ulaşmışlar ve bunların tamamını yayınlamışlardır.

 

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI