arama

Uygarlığın Beşikleri

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

Tarih Çağları sahnesinin perdesi açıldığında, karşımıza her biri birer uygarlık beşiği olan vadiler çıkar: Nil, Mezopotamya, İndüs ve Sarı Irmak gibi… buralarda yaşayan ilk insan toplulukları, tarımın çocuklarıdır. Bu insan kalabalığını bir arada tutan, ırmak yataklarının verimli topraklarıydı. O dönemde, tarımcının yaşamı zor bir yaşamdı; çünkü büyük akarsular sık sık taşmakta, vadileri sular altında bırakarak bütün bir yılın emeğini ve umutlarını silip süpürmekteydi. Ne var ki, bu taşmalar sonucu Nil ve İndüs, geniş bir alanda son derece verimli birikintiler bırakıyordu. Taşmaların zararlarına katlanmamak, suları havuzlarda toplayıp yararlı şekilde kullanmak gerekti. Felaketten başka bir şey getirmeyen Fırat, Dicle ve Sarı Irmak söz konusu olunca, bu önlemler zorunluluk halini alıyordu.

nil-nehri

Bütün bu nedenlerle, adı geçen vadilerde barajlar ve havuzlar  inşa etmek, böylece bu doğa afetini denetleyebilme olanağı sağlamak ölüm-kalım sorunuydu. Bireylerin tek tek sürdürecekleri savaşla çözümlenemeyeceği açık olan bu sorunun üstesinden ancak toplu çalışmayla gelinebilirdi. Bu eylemlerin, güçlü birinin emirleriyle yürütülmesi hidrolik araçların  onun planları uyarınca yapılması gerekiyordu. Aynı kişinin bu araçların bakımını da sağlaması, bunun için de bazı ceza verici yetkilerinin olması kendiliğinden ortaya çıkıyordu.

neolitik_yerlesim

Bu önemli görevli yükümlenenler, bölgenin sözü geçer kişileri durumuna geldiler… Öyle ki, bu kişi gerçekten yetenekli güçlü ve az çok kurnazsa; komşu yöneticiler üzerinde  de otorite kurmasını bilir, böylece bir bölgenin bir başka bölge (bölgeler) üzerinde egemenliğini sağlayabilirdi. Bu gelişim, zamanla krallıkların ve ondan da büyük imparatorlukların kurulmasına yol açtı.

Mısır’da oymaklar birleşip bir krallık kurmuşlar ve M.Ö.3.200’e doğru başlarına da Menes geçmişti. Mezopotamya’da aynı dönemde kalabalık toplulukların birleşmesiyle önce Ur, Lagaş, Nippur ve Babil gibi büyük kentler doğdu. Bunlar, sonraları Babil ve Asur devletlerini meydana getirdiler. Çin’de, M.Ö. 1.900’lerde destansal Büyük Yu, Büyük Ova’nın kuraklaşmasını önleyip korkunç Sarı Irmak’ı ele geçirerek bir devlet kurmuş ve ülkesinde birliği sağlamıştı. Böylece, tarih çağlarının doğuşunda uygarlık, birkaç bölgede birden  bazı belli başlı merkezler kurarak büyük bir atılıma girişmişti. Ancak, bunlardan yalnız ikisi başarıya ulaşacaktı: Çin, Hint ve İran kendi alanlarına sıkışıp yok olacak; buna karşılık Yunan akıllılığının sihirli değneğine dokunan Mısır ve Mezopotamya , dünyayı fethedecektir.

eskimis02

Bugün, Menes’den elli yüzyıl sonra bile Ebedi Mısır eski dönemlerdeki görünümünü korumaktadır. Firavunlar çağında olduğu gibi, bugün de Nil taşmakta ve mühendisler,yine Keops ve Ramses’inkiler gibi arkları denetleyip suyu gerekli zamanlarda akıtma kaygısıyla çalışmaktadırlar. Oysa, Mezopotamya, insanların bu topraklara varışından önceki durumuna dönüşmüş; iki ırmağın başıboş aktığı, taşlık ve ölgün bitkilerle dolu alanlar halini almıştır. Bu yoz toprakların, şimdi insanın inanası gelmiyor. Buna bakarak , Sümerlerin ve onları izleyenlerin zeka, cesaret ve yetenekleri önünde saygıyla eğilmemek elde değildir. Bugünün bu ölü toprakları o zamanlar havuzlar, ulaşım için yapılmış yan kanallar, besleyici su arkları ve uçsuz bucaksız ekili tarlalarla doluydu. Arkeolog Koldewey’in 1900’de Babil’de ortaya çıkardığı Nabukotonozor Sarayı’nın asma bahçeleri bunun bir kanıtıdır. Tonuzlu salonların üstünde uzanan taraçaların bulunduğu bu sarayda yetiştirilen değerli bitkiler ve suyu makinelerle çekilen kuyular dikkati çekmektedir.

Mısır’da olduğu gibi burada  da insanlar doğanın  nimetlerinden bilek güçleriyle yararlanmasını bildiklerinden; toprak, çabalarının karşılığını cömertçe vermekte, ülkenin her yanında hurma, soğan, sarımsak ve özellikle buğday ve tahıl topraktan fışkırmaktaydı. Tarım yalnız insan gücüyle yapılıyordu. Asya’nın güney batısında bir çift öküzün boyunduruğa vurup maden uçla sabana kadar koşma yöntemi bulunmuştu. İnsan gücünün yerini hayvan gücüne bırakmasıyla verim, inanılmayacak derecede ve 30-40 kat artmıştı. Bu yeni yöntem, kısa zamanda Mısır’dan Çin’e geçti.

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI