arama

Basit Olduğu Kadar İnsanlığa Etkisi Büyük Olan Araç: Tekerlek; İcadı ve Gelişimi

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

Doğada hiç bir örneğine rastlanmadığı  halde, bize son derece doğal gelen ve çağdaş tekniğin ekseni olacak kadar önemli bir icadı, tekerleği de Güneybatı Asya’ya borçluyuz.

Elimize, tekerleğin hangi tarihte icat edildiğini gösterecek tek bir belge geçmemiştir. Ancak, bu aracın günümüze en eski çağlardan geldiği de kesindir. Amerikalı arkeolog  Speiser, Gawra’da M.Ö.2.950 yıllarından kalma mezardan bir tekerlek çıkarmıştı. Ne gibi bir gerekliliğin bu icada yol açtığı kesinlikle bilinmiyor. General Frugier’nin ilginç ve inandırıcı varsayımına göre; Yontma Taş Çağı’ndan başlayarak insan, avladığı hayvanı veya kaya parçaları gibi bazı şeyleri taşıma gereği duymuştur. Bu soruna çözüm ararken kesilmiş bir ağacın yuvarlandığını ve böylece taşımayı kolaylaştırdığını fark eden insanlar, yüklerini iki ağaç kütüğünün üzerine koymayı akıl  ettiler.

68123_tekerlegin_icadi

İngiliz tarihçisi Maccurdy’ye göre; tekerleğin atası, tomar denilen silindir biçiminde düşürülmüş kağıt ya da deridir. bu gelişmeyi kazılar da doğrulamaktadır. Yapılan kazılarda, Sümer ülkelerinde M.Ö.3.000’den kalma kızaklar ve arabalar çıkartılmıştır.

Tekerleğin icadını hemen arabanın izlediği kesindir. Bir çift tekerleği dingille birleştirmek ve buna demirsiz bir saban oturtmak işten bile değildir. Gerçekten de, M.Ö.3.000 yıllarının Sümer bulgularında rastlanan arabalar böyledir. Sürücüsü, iki tekerleğin arasına konmuş bir eyere ata biner gibi otururdu. Bu örnek çabuk gelişerek dört tekerlekli bir araç oldu, fakat henüz ön tekerlek sabitti.

images

Bu araca ilkin hangi hayvan koşulmuştu? Fransız arkeoloğu Georges Cantenau ‘ya göre,yaban eşeği! O dönemde, bu bölgede at bilinmiyordu ve henüz sözünü etmediğimiz Türkler, o arada atı ehlileştirmişlerdir.

d723f34d-31f4-e211-90bd-14feb5cc13c9

Ortaçağ’da önemli bir rol oynayacak olan Türk ulusu Orta Asya, Doğu Sibirya ve Mançurya’da yaşamaktaydı. Henüz Yontma Taş Çağı’nda yaşayan bu göçebe halkın yaşamı, Babil ve Mısır uygarlığının tam karşıtıydı. Ama onların buz gibi ve dümdüz steplerde uzanan ana ülkeleri, Yakın Doğu’nun güneşli ve serin vahasının da karşıtı değil miydi? Asyalı göçebe halkın yaşamı her çeşit yiyeceğe alışan bu yorulmaz hayvanın, atın sırtında geçiyordu. Onu gem’e alıştıran Türklerin güneybatı Asya’ya akınları sonucunda bu bölge de atı tanıdı. İlk uygarlıklar, insanlığın bu en soylu buluşunu, bu en paha biçilmez armağanını Türklerden aldılar.

Adsız

Koşum kayışlarıyla arabaya bağlanan atla birlikte ilk savaş aracı da doğmuş oldu. Geçmiş dünya, arabayı ve atları bu korkunç görünümüyle ilk kez tanıyordu. Sonra M.Ö. 2.000 yılında Mezopotamya’da görülen araba, giderek Sami ırkından Hiksosların akınıyla Mısır’a girince; Firavun’un ordusunda, 1917’de ilk müttefik tanklarının Alman askerleri üzerinde yarattığı paniğe benzer bir korku yarattı. Mısırlılar, hayvan gücü olarak henüz öküz ve eşekten yararlanıyorlardı. Ancak gördüklerinden çabuk ders almayı bildiler. İstilacıları ülkeden atar atmaz bu yeni savaş aracını kullanmaya başladılar. Mısır tarihinin en parlak dönemi olan Yeni İmparatorluk’tan kalan belgeler, Firavun’u gelecek kuşaklara savaş arabasının üstünde ve bir eliyle dizginleri tutar, ötekiyle de düşmanı yere serer biçimde gösterebilmiştir.

Bunu izleyen on yüzyıl boyunca araba savaş alanlarında fetih aracı olarak hizmet etti. Asurlular, M.Ö. 1.000 yıllarında bir sürücünün kullandığı ve iki savaşçıyı çeken çift at koşulmuş arabalarıyla bütün dünyaya egemen oldular. Asur’un ünlü kralları Surgon ve Assurbanipal birçok kentleri güçlü savaş makineleri halini alan arabalarıyla kuşattılar. Bu arabaların tekerlekleri üzerinde oturtulmuş ağır koç başlarıyla kent kapılarına saldırdılar; savaşçılar, kalkanlarının arkasına saklanarak kale duvarlarının üstüne yürüdüler. Ancak bu ağır ”topçu gücü”nün yanı sıra, yeni bir silahlı  birlik daha  meydana getirmişlerdir: Atlılar! Bir halı parçasının üzerinde oturan bu eyersiz ve üzengisiz Asur atlıları İskender’in fetihlerine yol açan öcüler oldular.

 

 

 

 

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI