arama

Din İhtilalleri; Lutherizm, Calvinizm

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

XVI. yüzyılda, edebiyat ve sanat alanlarındaki hızlı gelişme sonucunda özgür düşünce nasıl büyük bir güç kazandıysa, mistisizm ve dine bağlılık da, bu yüzyılın önemli özellikleri olmuştur. Hümanistleri İlkçağ metinlerini incelemeye ,ten eğilimler, inanç sahiplerinde de, Ortaçağ’ın teolojik bağnazlıklarından temizlenmiş olan o ilk kilise hayatının arılığına dönme özlemini uyandırdı. Hümanistler İlkçağ metinlerine yönelirken, reformcular İncil’e dönme çabası içindeydi. Şu halde bir bakıma, hümanistler ve reformcular aynı eleştirici ve akılcı eğilimle yola çıkmışlardı. Ayrıca her iki akım da, doğuşlarına temel olan bireycilikte de birleşiyordu. Fakat beraberlik burada bitiyordu; çünkü Reform kavramı gelişip yerleştiği oranda, inanç sahibinin değerlendirme özgürlüğünü elinden alacaktı. Reform, inancın değerini yüceltti, aklı yerdi ama sonunda hümanizmi de imansızlığın kaynağı saydı. En tutucu Katolik din adamları gibi reformcular da, hümanizmi, Hristiyanlıkla uzlaşmaz bir kavram olarak kabul ettiler.

PROTESTAN REFORMU

Protestan Reformu, papalığın hiç hazırlıklı olmadığı bir anda patlak vermişti.

Papalık tehlike doğuracak reformcu bir hareketin var olabileceğine inanmaz görünüyordu ve yönetimi içinde, yolsuzluk ve sefahatin alıp yürümesine göz yummaktaydı. Her şey ticaret konusu olmuş; Roma Kilisesi imtiyaz belgeleri ve günah çıkarma ticaretine başlamıştı.

Buna karşılık özgür düşünceyi benimseyen aydınlar, fikri evrimleri ve klasik oluşumlarıyla kilisenin ciddi eleştirisini yapma yetkisini kendilerinde görüyorlardı. Bu yeni aydın sınıf, titiz bir dindarlığa, ayrıca daha uyanık bir vicdana sahipti. Bu iki unsur yalnızca kilise yönetiminde değil, eğitiminde de köklü bir reforma gerekli ortamı hazırladı.

Reformcu hareketin temelinde genellikle kilisenin düştüğü düzensizlikten acı duyan, fakat tam anlamıyla Katolik olan bir dindarlık yatıyordu. Hümanizm bu, dini yenileme arzusunu olumlu yönde etkiledi. Önceleri devrimci iddialardan uzak görünen bu hareketi, papalar ve hükümdarlar da iyi karşıladılar.

Hristiyan düşüncesine dönüş XVI. yüzyıl başlarında genelleşti. Bu, başlangıca dönme anlayışından yeni bir eğitim doğdu: Yalnız İsa’ya inanç, insanı kurtarır ve bu inanç her şeyden önce bir Tanrı vergisidir. Böylece gelecekteki ”reformcu” düşüncenin tohumları atıldı.

Erasmus, Colet, Lefevre birer reformcuydu, ama eylemleri tamamen fikri alanda kaldı. Kiliseden ayrılmayı düşünmediler, papalığı ve hümanizm taraflısı hükümdarları kazanmayı umut ettiler.

Roma ile hümanizm akımı arasında çatışmanın ilk belirtisini veren Almanya’da Reuchlin olayı oldu. Reform olayı oldu. Reform kavramının açık-seçik anlaşılması için yalnız hümanist değil, aynı zamanda din adamı da olan bir lidere ihtiyaç vardı, bu lider Luther oldu.

Luther

REFORMCU HÜMANİZM: LUTHER

Protestanlık, kilisenin kadrosu içinde kalmıştı; Luther (1482-1546), reforma tamamen kişisel bir çözüm getirdi. Luther düşüncesinin temeli, alın yazısına ve cüz i iradenin reddine dayanır.

Roma ile çatışma patlak verince; Luther bir süre, gerçek Tanrı kelamını öğretmenin gerekliliğini, inanç yoluyla kendini aklama zorunluluğunu, günah çıkarma ve ayin gibi amellere bel bağlamanın yanlışlığını vaat ermekle yetindi. Sonra dini yeteneklerin satışına karşı başkaldırdı ve 31 Ekim 1517’de, günah çıkarma belgesinin satışını mahkum eden bildirisini, Wittenberg Kilisesi’ne asarak savaşa başladı. O ana dek yankı yapmayan bu olaydan, şimdi önemli bir din devrimi doğacaktı. Gerçekten ortam, dini alanda olduğu kadar siyasi alanda da Reform’a hazırdı.

95-theses

Dini hareket, böylece siyasi ve sosyal bağımsızlık hareketiyle pekişti; Roma’ya karşı ayaklanma da, milliyetçi bir nitelik kazandı. Dini zorunluluklar kadar, maddi yararlar da reform hareketine devam ediyordu. Alman kiliselerinin zenginliğini, prensleri ve halkı kışkırtıyordu.

Luther, Alman milliyetçiliğini uyandırmıştı. Öte yandan polemik ve eylem için yaratılmış olan Ulrich von Hutten, reformculara hayli sert bir güç getirdi. Almanya’da reformu siyasi hareket olarak, Luther henüz öğretisini açıklamadan önce başlatan Ulrich oldu.

Hristiyan vicdanının özgürlüğü savunması ve papa ile konsillerin yanılmazlığını reddetmesi üzerine artık Roma’dan kopmak kaçınılmaz bir sonuç olmuştu. Papalıktan kesin bir şekilde kopmayı belirtmek için 1520 Noelinde Exsurge Domine (Papalık Fermanı) kararnamesini resmen yaktı.

Luther’in ortaya attığı yeni inanç, bu olaydan sonra Hristiyan dünyasını yerinden oynattı, siyasi ve sosyal değişimlere ve bölünmelere yol açtı. Luther, istemeden Alman milli hareketinin çekirdeği, simgesi olmuştu.

Luther, Latince olan İncil’i Almancaya çevirdi. Bu çeviri, modern Alman edebiyatının ilk şaheseri sayıldı ve reformcu düşüncenin kaynağı olarak kabul edildi.

LutherPreachingWittenberg

Luther’in tilmizlerinin sürdürdüğü reform bir süre sonra Almanya’da bir iç savaşa sebep oldu. Almanya’yı bu karışıklıklar altüst eder ve Luther sistemi ciddi imtihanlar verirken, İsviçre’de Zwingli‘nin önderliğini yaptığı başka bir reform varlığı duyurmaya başlamıştı.

Zwingli’nin anlayışı Luther’e bakınca, daha akılcı ve felsefi bir niteliktedir. Tanrı’nın her şeyi bildiği ve her şeye kadir olduğu düşüncesinden hareket eden Zwingli kötülüğe, ilahi yaratıcı tamlayıcı bir öğe olarak bakıyordu.

1519 ve 1525 arasında Zürich’te vaat edilen bu öğretiyi, kendine özgü bir yapısı olan ve siyasi iktidar tarafından korunan bir kilisenin doğuşu izledi.

Calvin (1509-1564) İsa öğretisinden hareket ederek Erasmus ve Lefevre gibi İncil metninde açıkça bulunmayan her şeyi reddetme iddiasındaydı: Papazlar sınıfı, Meryem ana ve azizlere tapma gibi törenleri kabul etmiyordu. Bu reformcu, ibadeti; vaaz, dua ve mezamir ilahisine indirgiyordu. Calvin Tapınağı, artık bir kiliseye benzemiyordu; mihrap yoktu, bir toplantı salonu vardı. Ayinler Luther’den ve Zwingli’den ayrılıyordu.

Calvin_City_Council_15491

Sivil iktidarla birleşmiş milli bir kilise kuruldu; tüm vatandaşlar buna uymak zorundaydı. Konseylerin ve Kardinaller Meclisi’nin yardımıyla Calvin, Cenevre’de gerçek bir diktatörlük kurdu.

REFORM’UN AVRUPA’YA YAYILIŞI

Luthercilik, Almanya’dan Kuzey Avrupa’ya yayıldı. Böylece Almanya’nın yarısına hakim olan Luthercilik, kuzeyin üç büyük ülkesi Danimarka, İsveç ve Norveç’i de kazandı.

Öte yandan Calvincilik, Calvin’in yorulmak bilmeyen sıkı yönetiminde Fransa’da Katoliklerle, Almanya’da Flemenk ve İngiltere’de Luthercilerle mücadele ediyordu. Calvin, temel çabasını vatanı Fransa’ya yöneltmişti.

Calvin

Rouen, Grenoble ve Bordeaux’da birçok reformcu yakıldı. Bununla birlikte Calvinciliğin gelişimi durmadı. Fransa ile aynı anda İskoçya, Calvinci harekete sahne oldu.

Flemenk’te, Lutherciler’i ve anabaptistleri kılıçtan geçiren İspanyol kıyımına rağmen, Calvinciler yerleşme imkanı buldular. İngiltere’de reform, bir milliyetçilik hareketi olarak başlamış, sonra dini bir nitelik kazanmıştı.

John Colet ve Thomas More gibi hümanistler kilisede bir reform yapmanın zorunluluğu üstünde ısrarla duruyorlardı.

Kral Henri VIII boşanmasını onaylamayan Papa ile bozuştu. Roma ile tüm ilişkiler kesildi ve Kral, İngiltere Kilisesi’nin başkanı oldu. Henry VIII  Roma’dan kopmasına rağmen Lutherci görüşün karşısındaydı.

Katolik Mary Tudor öldüğünde Roma Kilisesi, İngiltere’ye hakim durumdaydı. Elizabeth I siyasi sebeplerle aforoz edilince ve Katolik İspanya ile savaş çıkınca Katolikliğe karşı bir tutum doğdu. Böylece Reform, İngiltere’de zafere ulaştı.; fakat hayli farklı iki eğilime bölündü: radikal eğilimli Püritenler Calvinci’ydi ve devletten ayrılmayı istiyordu; öbür eğilim, kiliseyle devletin birliğini savunuyordu.

KATOLİK KARŞI REFORMU

Reform’un sonuçlarından biri de Katolikliğin arındırılması, papaz sınıfının denetim altına alınması oldu.

Avrupa’da birçok hükümdar, törenlerde, dini öğretide, ibadet usulünde kilisenin merkezi yönetiminde bir reform isterken, papalık kendi üstünlüğünü tehlikeye sokmayacak bir yol izlemeyi gerekli görüyordu. Bu yüzden papa, bir karşı reform yapma zamanını arıyordu.

worms-3

Kilisenin savaşçı gücünü örgütlemeyi ilk deneyen, Cizvit Birlikleri’nin kurucusu İgnacio de Loyola’dır.

1550’de Julius III, reformcuların eline geçmiş ülkelerin yeniden fethi ve putperest ülkelerin ele geçirilmesi görevini Cizvit Birlikleri’ne verdi. Bu birlik, papalığın elinde güçlü bir alet haline gelmişti.

Birliğin yayılma yöntemi bütünüyle barışçı yolla oldu; önyargılara ve çıkarlara dokunmaktan sakınıldı ve yavaş yavaş toplumsal hayata girildi. Saraylarda bu birliğin varlığı, hükümdarlar üzerinde büyük etki yaptı; ünlü kolejler ve burjuva sınıfının eğitimini üstüne aldı. Cizvit Birlikleri, kısa sürede başarıya ulaştı.

Trento Konsili, Katolik dünyasının bağlarını güçlendirmiş ve canlılığını sağlamıştı; fakat reformcularla birlikte barış içinde yaşama olanaklarını da yok etmişti.

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI