arama

Sömürge İmparatorlukları 1880-1914

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

Büyük Avrupa devletlerinin, iktisadi liberalizm çağında kararsız ve sınırlı olan sömürgecilik girişimleri 1880-1885 yıllarında gerçek hızına erişti.

Sömürgecilik ve himaye siyasetinin, büyük batılı devletlerin temel siyasi niteliğini kazandığı bu yıllarda, Afrika, Madagaskar, Güneydoğu Asya ve Pasifik adaları, sömürgeci fatihleri özellikle cezbeden topraklar oldu.

Tarih bu kadar kısa bir süre içinde bu kadar çok keşif yapıldığına hiç şahit olmamıştı. Afrika’nın içleri, Hint Okyanusu ve Pasifik adaları, Sibirya içleri ve Orta Asya ve tabii Amundseu tarafından keşfedilen Kuzey kutbu dünyaya açıldı. Birden sanki yeryüzü küçülmüş gibi oldu. Hükümetler bu bakir toprakları değerlendirme hırsına kapıldı. Sömürgeler çağı başlıyordu.

I-YENİ SÖMÜRGECİLİK

Keşifler plansız bir şekilde sömürgeciliğe döndü. Ülkeler güçlenmek ya da rakibi alt etmek için işgal edildi. Ancak şunu söylemek gerekir: Sömürgecilik daima ticari menfaatlere hizmet etmiştir. 1873’te başlayan kriz bu politikayı teşvik etti. Batılı  büyük devletlerin hepsi güçlerinin  yettiği ölçüde sömürgeciliğe yeltendiler.

1878-1885 yılları arasında Batı sömürgeciliği süratle ve zorla uygulandı. İngiltere’de Disraeli’nin ilk girişimleri başarısız olmuş, Bismarck böyle bir siyasete açıkça karşı çıkmış, Fransa ise tereddütte idi. Birkaç yılda durum tersine döndü. Herkes sömürgeciliğe girişti. 1884-1885 Berlin Konferansı büyük devletlerin sömürgeleri paylaşma denemesine sahne oldu.

II-FRANSIZ SÖMÜRGE SORUNLARI

Fransa, 1881’lerde, Başbakan Jules Ferry’nin önderliğinde sömürge siyasetine hız veriyordu. Berlin Kongresi’nde Fransız delegesi, Tunus konusundaki niyetini açıklamış, Bismarck’ın teşviki ile İngiltere’de bu projeye karşı çıkmamıştı.

Fransa, Osmanlı himayesindeki Tunus Beyliği’ni iki yılda işgal ederek sömürge haline getirdi. (1883). Güney Çin’de müdahale ve çatışmalar beklenenden zor oldu.

1885’te Jules Ferry hükümeti düştü. O sırada Çin’le Tientsin anlaşması imzalanmış, Fransızların Annam ve Tonkin’de hakimiyeti kabul edilmişti.

ingiliz-vahset

Madagaskar 1868’de Fransa ile bir himaye antlaşması imzalamıştı. Fakat isyanlar çıktı. Fransa, 1896’da yeni bir müdahale ile krallık rejimini ilga ederek Madagaskar’ı bir sömürge haline getirdi.

Siyah Afrika’da ise belli bir siyaset güdülmedi. Senegal’de kurulan koloni genişledi. Fransızlar Tombuktu ve Orta Nijerya’ya yerleştiler. Fransız Sudan’ı şimdi üç koloniyle denize açılıyordu: Senegal, Fransız Girnesi, ve Fildişi Sahili.

Fransa, sistemli bir Afrika sömürge siyaseti uygulanmaksızın, bu kıtada büyük topraklar elde etmişti.

Sömürge imparatorluğunun gerçek güvenliği, kolonilerde barışın sağlanması ile mümkün-dü. Fransa ağır duruma hakim oldu ve 1880’de Madrid Konferansı, Fransa’nın Fas’taki  imtiyazlarını bir kez daha onayladı.

Fransız sömürgeciliğinde başarılar, çok az zor kullanılarak elde edildi. Fetihler çağından sonra, Fransa için sömürgelerin yönetimi ve millileştirilmesi sorunları ortaya çıkacaktı.

III- İNGİLİZ SÖMÜRGE SORUNLARI

XIX. yüzyılın sonunda sömürgecilik fikri , iktisadi liberalizmin yarattığı olumsuz ortama rağmen aydınlar arasında taraftar bulmuştu.

HİNT MİLLİYETÇİLİĞİNİN DOĞUŞU

Bir Hindistan sorunu vardı ve önemi, 1876’da parlamento tarafından Kraliçe Victoria’ya verilen Hindistan İmparatoriçesi unvanından anlaşılıyordu. Hükümet yarımadayı kaygılı bir denetim altında bulunduruyordu.

Ruslar daima bir tehdit idi. Hintliler bir ara ayaklanmıştı. Birmanya savaşla Hindistan’a bağlanmıştı. Bu arada İngiliz düşmanlığı da artıyordu.

ingiltere-nin-kenya-da-yaptigi-vahset-ortaya_92409_b

Hint milliyetçiliğinin kökenleri siyasi değildir. Demiryolları, posta, idari örgüt bir birlik yarattı. Sanayinin oluşturduğu işçi kitleleri halkı bir araya getirdi.

Hint aydınlarının en etkinleri zengin, seçkin Parsilerdi. Sayıları yüz bini geçmiyordu. Hint uyanışı onların önderliğinde, manevi ve dini reformların en uygun olduğu en uygun ortamı hazırladığı sırada başladı. Aydınlar reformları teşvik ettiler. Üniversiteler, milliyetçi hareketin beşiği oldu. İngiliz milliyetçiliğini ve parlamenter kuruluşlarını örnek aldılar.

Milliyetçi hareket önce yasal düzende gelişti. Fakat zamanla reform tasarıları da ilerici ve cesur bir nitelik kazandı.

Japonların Ruslar karşısındaki başarıları mistik Hintlilere, Asya’da beyaz adamın hakimiyetinin sona erdiğini gösteren ilahi bir müjde gibi geldi. Rus devrimi ise grevleri ve suikastları kışkırtan yakın bir örnek oldu. 1906’da kongre bağımsızlık kararı aldı. 1914’te şiddet ve tepki durmuştu, ama bu duruş, bekleme anlamına geliyordu.

AFRİKA’DA BOERLER SAVAŞI (1877-1902)

İngiltere 1880’den beri büyük bir Afrika devletiydi. Sömürgeciliği yeni bir yöne çevriliyordu. Batı Afrika’ya yerleştiler. Doğu’da  Zanzibar’a girdiler. Yeni bulunan maden yatakları Güney Afrika konusundaki tereddütlere son verdi.

Transvaal’de altın, Kimberley’de elmas vardı. İngiltere2nin hedefi Transvaal’e el koymaktı. Transvaal Cumhuriyeti tehlikeyi hissetmişti. Transvaal’de iç bunalım İngiltere’nin yararına gelişiyordu. Altının keşfi, kalabalık göçleri ülkeye çekmiş, Johannesburg hızla büyümüştü.

İngiliz göçmenlerin sayısı hızla arttı. Bunlar Hollanda asıllı yerli halk Boerler’in imtiyazlarına karşı çıktılar. 1899’da savaş çıktı. Kahramanca savaşan Boerler teslim oldu. 31 Mayıs 1902’de imzalanan Pretoria Barışı Boer savaşını İngiltere’nin zaferi ile sona erdirdi. Boerlere İngiliz vatandaşlığı hakkı ile birlikte kişisel hak ve hürriyetler tanındı.

İNGİLİZ SÖMÜRGE SİYASETİ

İngiliz sömürge siyaseti yönetim bakımından liberal geleneklere bağlıydı, bu rejimin tipik örneği dominyondur. En eski dominyon olan Kanada 1867’de kuruldu. Avustralya 1901’de onu takip etti; hatta daha ileri bir sistemle, birleşik devletler örneğine yakın bir konfederasyon kurularak dominyona oranla daha iddialı bir isimle, Commonwealth adıyla anavatana bağlandı.

1330424964_88_1312

Bütün bu dominyonların kendilerine özgü sorunları vardı. Hepsi, zamanla gerçek birer devlet niteliği kazandı, öyle ki 1914’te dominyonlar İngiliz tacına sadece gelenek bağlarıyla bağlı birer müstakil ülke hüviyetindeydi.

İngiltere sömürge imparatorluğu, karmaşık bir bütün olarak görünüyordu. Koloniler farklı yönetim rejimine sahipti. Önemli bir stratejik üs olan Cebelitarık ve ilkel bir memleket olan Nijerya’da İngiliz yönetiminin otoritesi sınırsızdı. Malta’da, Kıbrıs’ta, Bermuda’da ise sadece temsil edilen organlar vardı. Hindistan kendine özgü rejimi olan bir imparatorluktu.

1914’e gelindiğinde İngiliz liberalleri de dahil böylesi bir imparatorluğun geleceğinden şüphe edilir olmuştu.

IV-ESKİ VE YENİ SÖMÜRGECİ DEVLETLER

Fransız ve İngiliz sömürgeciliğinin gelişmesi, XIX. yüzyıl sonunda, emperyalizmin başlıca belirtilerinden biridir. Ama, gene aynı dönemde, eski sömürgeci devletlerin yayılma siyasetlerini sürdürüşü ve bazı yeni sömürgeci güçlerin doğuşu da ilgi çekicidir. Eski sömürgecilerden Portekiz, bu konudaki emellerini sürdürüyordu.

Asya’da özellikle Afrika’da geniş sömürgelere sahipti. İspanyol sömürgeciliği ise Küba’nın kaybıyla duraklamış, sonra Afrika’ya yönelmişti. İspanya 1884-1886 arasında Rio de Oro’yu ele geçirmişti. 1911’de, Tansa hariç Fas’ın kuzeyinde himayesini kabul ettirdi.

Sömürgeleri anavatandan kat kat geniş olan Hollanda genişleme siyasetine son vermiş olmakla beraber, sömürge sorunları kamuoyunun ilgisini çekmeye devam ediyordu. Ülke, hakimiyetindeki bu topraklardan geniş ölçüde yararlanmaktaydı.

Bu arada Rusya, Avrasya sınırlarını aşmaksızın, yayılma siyasetini devam ettiriyordu. Yavaş yavaş bütün Türkistan’ı ele geçirmekteydi.

Bu dönemde genişleme siyasetinde aynı derecede kararlı güçler de doğdu. Belçika bunlardan biridir. Kral Leopold II, yeni topraklar elde edilmesi için büyük çaba harcadı, bunları değerlendirecek milli şirketler kurdu.

Almanya’ya gelince, Bismarck’ın bütün gayretlerine rağmen sömürgecilik siyasetinden uzak kalması mümkün olmamıştı. Şansölye iktidardan çekildiğinde, Kameruni Togo, Marshall takımadaları ele geçirilmişti bile.  Wilhelm II’nin hükümdarlığı sırasında yayılma daha da önem kazandı.

İtalya, Habeşistan felaketinden sonra Trablus’y gözüne kestirmişti. Artık ABD ve Japonya da, bu fetihler döneminin kayda değer güçleri olduklarını beli etmekteydiler. Sömürgeler konusundaki rekabet, siyasi ve iktisadi emperyalizme yönelmiş çeşitli büyük güçler arasında çıkacak anlaşmazlıklar için tehlikeli bir alan yaratmaktaydı.

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI