arama

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

     Türkiye işçi sınıfı, el sanayinin çökmeye başladığı, ilk fabrikaların kurulmasına geçildiği sıralarda, 19. yüzyıl başlarında doğmuştur. Çalışma koşullarının bozukluğu, geçinme oranlarının azlığı ve yönetimin aksaklığı, işçi sınıfının ekonomik mücadeleye atılışını hızlandırmıştır. Bunda dolayıdır ki, 1872’den bu yana grevler olmuş ve işçiler arasında örgütlenmeye önem verilmiştir.

     İşçi sınıfının, ekonomik mücadelesini, grevlerde sürdürmüş bulunması işçi sınıfındaki birlik ve beraberlik ilkesinin çok öncelerden yerleşmiş olduğu kanısını güçlendirmektedir. Nitekim Türk işçisi, 1875 yılında 2, ertesi yıl 3, iki yıl sonra 1878’de 3, bir yıl sonra 1789’da 4 grev hareketine girişmiştir. Hele 1908 İkinci Meşrutiyet döneminde işçilerin ekonomik mücadeleleri, siyasal izler de taşımış ve işçi sınıfının bilincine erenler kendi ideolojilerinin yaygınlaşması için örgütlenmeye geçmişlerdir.

     Sendikalar kurarak haklarını aramada birleşen işçiler, bu haklarını aralıksız kullanmayı sağlayamamışlardır. Cumhuriyetin ilanından sonra, işçi sınıfının, ne ekonomik alanda, ne de politik alanda kendi gücünü göstermesine olanak verilmemiştir. Hatta uzun yıllar ‘’sınıfsız toplum’’ edebiyatı ile vakit geçirilmiş, işçiler aldatılmış, daha kötüsü işçi sınıfından söz etmek, grevi savunmak, işçi haklarını gözetmek ağır cezaları gerektiren suçlardan sayılmıştır. 1946’da Türkiye’nin, çok partili ve demokratik bir düzene doğru geçişi zorunlu olunca, işçi sendikalarının ve sınıf esasına dayanan partiler kurmanın kanunsal olanakları hazırlanmıştır. Ne var ki, kısa bir süre sonra, iktidar, işçileri, giriştikleri parti kurma, sendika kurma yolunda duraklatmış ve cezalandırmıştır. Ancak bir yıl sonra göstermelik sendikalar kurulması için yeni bir kanun çıkarılmıştır.

      İşçi sınıfı, 1947–1960 dönemini, sıkıntılar ve baskılar altında geçirdikten sonra 1961 Anayasası ile doğal haklarına kavuşmuştur.

     1961 Anayasasıyla açılan yeni dönemde, Türk İşçi Hareket, yalnız iktisadi mücadele ile yetinmeyerek, yeniden siyasal iktidara adaylığını koyar ve ‘’Türkiye İşçi Partisi’’ni (TİP) kurar (12 Şubat 1961).

tip_1965_aybar

       Bu yeni dönem Türk sendikacılığında da bir aşamadır. 1952 yılında kurulan ve ‘’Türk-İş’’ diye adlandırılan hareket, aslında Amerikan tipi bir sendikacılık anlayışını temsil etmektedir. ‘’Partiler üstü’’ bir sendikacılık anlayışıdır bu.

        Bu anlayış aslında şöyle özetlenebilir: ”Türk işçisi, sağa da sola da karşıdır. Bütün siyasal partilere uzaktır. Siyasal iktidara, ister sermaye sınıfından, ister işçi sınıfından bir parti gelsin, sendikacı için fark etmez. Sendikanın kapısından particilik girmemeli. Fabrikaya siyaset sokulmamalı. Partiler üstü kalmalı sendikacılık. Sendikacı olarak biz ücretimize bakarız. Ekmek partisinden yanayız. Giden ağam, gelen paşamdır”

        Uzun yıllar, bu anlayış geçerli kalır. Yarım milyon işçiyi kapsayan, Türkiye’nin en büyük işçi örgütü (TÜRK-İŞ) bunu savunur. Ne var ki, bu tür sendikacılığın, temelde işçi kitlelerini uyutmaktan başka bir şey olmadığı zamanla ortaya çıkar.  Emekçi yığınların siyasal iktidarda öz sahibi olmadıkça ezileceği, sömürüleceği gerçeği kendisini belli eder. Bu bilinçlenme, sendikacılık hareketi içinde yeni bir kuruluşa yol açar. Ve işçiler, kısaca DİSK diye anılan ”Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu”nun çatısı altında toplanmaya başlar.

DİSK

         DİSK’i kuranların bir kısmı, daha önce TİP’i de kuranlardır.

       1960-1970 yılları, Türk İşçi Hareketi’nin ideoloji ve eylem planında ”altın yılları”dır. İşçi sınıfı, nicel ve nitel planda büyük gelişmeler kaydeder. Ama, aynı yıllar, egemen sınıfların gelişen hareket karşısında büyük korkuya kapıldıkları yıllardır da. Bu korku ve egemen sınıfların düştükleri bunalım, onları -kendi açılarından- bir çözüme götürür: ”12 Mart faşizmi” böyle doğar. 1970 yılında, Sendikalar Kanunu’nun bazı hükümleri, sürekli büyüme halindeki DİSK’in gelişmesini engelleyici yönde değiştirilir. ve 12 Mart muhtırasının hemen arkasından, kanun dışı hiç bir eylemi görülmediği halde, ”bölücülük yaptığı” bahanesiyle- Türkiye İşçi Partisi kapatılır. Ve işçi sınıfı ve onun ideolojisine (yani marksizme) karşı yoğun bir baskıya geçilir.

        İşçi sınıfı için en kahırlı yıllardır o yıllar…

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI