arama

Aslıhan Akagöz Röportaj

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

Merhaba Aslıhan hanım, Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba, elbette bahsedeyim…

1988 yılında İstanbul’da doğdum. 4 yaşından beridir de Almanya’da yaşıyorum. 2012 yılında üniversite işletme bölümünden mezun olduktan sonra hiç vakit kaybetmeden iş hayatına atıldım ve şu an otomobil sektöründe faaliyette olan bir şirkette çalışmaktayım.

Yazmaya ne zaman başladınız?

Yazmaya 2006 yılında başladım. O dönemler lise öğrencisiydim ve izlediğim bir türk dizisi sayesinde ilk olarak ‘Dizifilm’ adlı forumla tanıştım. Orada birkaç kişinin hayal güçlerini kullanarak ‘Bölüm Senaryoları’ yazması ilgimi çekti ve ben de yazmayı denemek istedim. Hoşuma gitti ve her geçen günle birlikte yazma yeteneğimi geliştirmek için uğraştım.

Okuyucularınız sizi uzun süre ‘Clevergirl’ olarak tanıdı. Nickinizi belirleme öykünüz nedir?

Aslında çok önemli bir öyküsü yok 🙂 Dediğim gibi, o dönemler daha henüz bir lise öğrencisiydim ve bir arkadaşımla sırf merakımızdan bir sohbet sitesine üye olacağımız tutmuştu. Nickimiz ne olsun diye düşündükten sonra ‘Clevergirl’ olsun dedik. Dizifilm’e üye olurken de benden bir nick istenince, aklıma ilk olarak aynısı geldi ve yine onu kullanmaya başladım.

Kendi adınızla yazmaya ve kitaplarınızı yayınlatmaya başlama süreciniz nasıl gelişti?

Ben yazmaya başladığım günden bu yana hiçbir zaman yazdıklarım kitap olsun dememiştim. Kitap olsun amacıyla yazmıyordum daha doğrusu. Yazmak benim hobim. Yazdıkça ruhumu dinlendiriyorum. Ayrıca başkalarıyla yazdıklarımı paylaştıkça da mutlu oluyorum. Bu nedenle ‘kitap olsa mı acaba?’ demeye ancak 8 sene amatörce yazdıktan sonra başladım. 2014 yılında ilk kitap teklifi geldiğinde ‘Neden olmasın?’ diye düşündüm ve düşünmekle de kalmayıp ilk adımı attım.

Siz kendinizi ‘Yazar’ olarak tanımlamaya ne zaman başladınız?

Ben kendimi hâlâ ‘Yazar’ olarak tanımlayamam. Kendime ‘Yazar’ diyebilmem için daha çok yol yürümem gerekiyor. Ama yazdığım her yeni kitapla birlikte yazımımı daha çok geliştirdiğimi görüp, seviniyorum. Ne zaman bu gelişim sonlanırsa, belki o zaman kendimi ‘Yazar’ olarak tanımlamayı başarırım.

Gelelim kitaplarınıza.. Bize konularından bahseder misiniz?

İlk kitabım “Çirkin Güzel ”in konusu kısaca şöyle: Esas kızımız Melike, kocası Çağrı’ya çok âşık bir kadın. Onu babasının şirketinde ilk kez gördüğü an ona vuruluyor ve onun da kendisine ilgisi olduğunu fark ettiği an mutluluktan havalara uçuyor. Sonra evleniyorlar ve birkaç yıl Melike için her şey güllük gülistanlık devam ediyor. Tabii bu arada kızımız obez ve fazla kilolu biri.

Katıldıkları bir davette şahit olduğu bir görüntüyle hayatı alt üst olana kadar hayata pembe gözlüklerinin ardından bakan bir kadın Melike; ama şahit olduklarından sonra haklı olarak değişiyor. Kocasından intikam almak için bir süreliğine teyzesinin yanına gitmeye karar veriyor ve orada hızla kilo vermeye başlıyor. Yeni bir görünüme kavuştuktan sonra ise İstanbul’a geri dönüyor.

Bu dakikadan itibaren ise Melike’nin kocasını süründürme çabalarını okuyoruz. Kitabın sonu mutsuz bitiyor ama serinin 2. Kitabı “Çirkin Güzel: Aşka Uyanış ”da devamında yaşananlar anlatılıyor.

Bir diğer kitabım “Senden Bebek İstiyorum ” ise babaannelerinin torun isteğini yerine getirmeye çalışan iki kuzenin aşklarını anlatan bir kitap. O da şöyle oluyor; Pakize babaanne torunlarına mirası sadece tek bir kişiye bırakacağını söylüyor. Mirası alacak kişi ise kendisine ilk torunu veren kişi olacak.

Kuzenlerimiz Yiğit ve Mert birbiriyle küçüklüklerinden beri rekabet içerisinde olduklarından, mirastan çok birbirlerini alt edebilme arzusuyla bu isteği kabul ediyorlar. Ve bu uğurda öncelikle evlenip birlikte çocuk yapabilecekleri bir eş aramaya koyuluyorlar.

Yiğit’in tercihi geçmişinde hayatında derin izler bırakmış olan Feyza’dan yana olurken, Mert hayatında ilk kez gördüğü Sedef’e ‘Senden Bebek İstiyorum’ diyor 🙂 Kitabın ismi de zaten bu yüzden “Senden Bebek İstiyorum ” oldu. Bence başka bir isim kitaba yakışmazdı.

Kitabınız ‘Çirkin Güzel ’den yola çıkarak soruyorum.Sizin için aşkta dış görünüş ne kadar önemlidir?

‘Hiç önemli değil’ diyemem. Özellikle de o kişiyle âşık olmadan önce bir süre dost olmadıysanız. Çünkü biz insanlar ne kadar öyle değil desek de çoğu zaman hep ilk önce dış görünüşüne bakıp karşımızdakini eleştiririz. İlk etkilenişim için elbette dış görünüş önemlidir; ama bence âşık olmak için karşımızdaki kişinin dünya güzeli ya da dünya yakışıklısı olması gerekmiyor. Ben gerçek aşkın insanların birbirlerini tanımasından sonra başladığını düşünenlerdenim. Sadece birini tanımaya istekli olmalıyız.

Yeni kitabınız çıkıyor yakın zamanda. İçeriğini bizimle paylaşır mısınız?

Evet, bir aksilik olmazsa çok yakında “Hasret Rüzgârları ” adında yeni bir kitabım çıkacak. İçeriğini heyecanı kaçmaması için fazla detaylıca paylaşmak istemiyorum aslında 🙂

Onur isminde bir esas oğlanımız var, esas kızımızın ismi ise Hasret. Kızımızın isminin ‘Hasret’ olmasının da elbette bir sebebi var. Bu kitap duygusal- hüzünlü bir kitap. Hasret daha henüz 17 yaşındayken tanıyor Onur’u ve görür görmez de âşık oluyor. Onur o sıralar 23 yaşında ve onun da durumu Hasret’ten farklı olmuyor.

Tüm zorluklara rağmen sevgili oluyorlar ve hatta işler evliliğe kadar gidiyor; ama evlendikten sonra ne yazık ki her şey yolunda gitmiyor ve bir sebepten dolayı yolları ayrılmak zorunda kalıyor.
Tekrar ne zaman ve ne şekilde bir araya geldikleri ise kitabımızda saklı 🙂

Yazar olmak için çok okumak mı gerekiyor sizce? Yoksa yetenek yeterli mi?

Bana göre sadece yetenek yeterli değildir. İnsanın belirli bir kelime haznesi de olmalı. Ben mesela ilk yazmaya başladığım dönemler pek kitap okuyan biri değildim. Zaten okuduğum kitaplar da Almanca dilinde olurdu. Türk kitaplarını son birkaç senedir okuyorum ve okudukça kurduğum cümlelerin daha farklı olmaya başladığını fark ettim. Özellikle yurt dışında yetiştiğimden türkçe kelimeler konusunda birçok yazar arkadaşımıza kıyasla daha dezavantajlı bir konumdaydım.

Bu yüzden kitap okumak çok gerekli. Ben her fırsat bulduğumda Türkçe kitap okumaya özen gösteriyorum.

E- kitaba bakış açınız nedir? Basılmış kitapların yerini tutar mı?

Basılmış kitapların yerini bence asla tutmaz. O kitabı elinde tutmanın, sayfaların kokusunu duyumsamanın yerini nasıl tutabilir ki?

Yine de E-kitabın da kendince bir güzelliği var. Mesela ben kitabım çıkmış olmasına rağmen “Wattpad”, Facebook ve birkaç forum sitelerinde hâlâ hikâyelerimi yayımlamaya devam ediyorum. Okurlarımla yazdıklarımı anında paylaşıp tepkilerini anında öğrenmek çok hoşuma gidiyor çünkü. Bu güzel duygudan hiçbir zaman vazgeçemem gibi geliyor.

Peki, Siz ne tür kitaplar okursunuz? En son okuduğunuz kitap neydi?

Eskiden olsa asla ‘Fantastik’ okumam derdim ama son bir senedir en çok fantastik türündeki kitapları okudum 🙂 Bu yüzden artık ön yargılarımdan kurtuldum. Yine de en çok Romantik-Komedi tarzı kitapları okumayı seviyorum. Historical Romance’da sevdiğim türlerin arasındadır.

En son “Julie Garwood – En güzel Hediyem ” kitabını okumuş ve bayılmıştım 🙂

Boş vakitlerinizi nasıl değerlendirirsiniz?

Genellikle ya yazarak ya da okuyarak. Bazen de arkadaşlarla dışarı çıkarak 🙂 Bu cevaplardan anladığınız üzere ben tam bir ev kuşuyum arkadaşlar. Ailemle, arkadaşlarımla ve okurlarımla vakit geçirmeye bayılıyorum.

Bize zaman ayırdığınız ve röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz :)

Asıl ben bu tatlı röportaj için teşekkür ederim.

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI