arama

Avrupa Kültüründe Kırılma: Rönesans (14-17. YY.)

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

       14. yüzyılın ortalarından 17. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, feodal ortaçağdan kapitalist toplumsal oluşumlara geçiş dönemi sırasında her ülkede değişik ömürde olmuş ve değişik izler taşımış Avrupa kültür hareketi. Rönesans kültürünün değişkenliği, burjuva kesimlerin gelişme düzeyine, üretici güçlerin gelişmesiyle kapitalist üretim ilişkilerinin başlaması sonucunda ortaçağ feodal toplum düzeyine üst yapısından bir kopmanın yer alışına yakından bağlıdır. İdeolojik alanda da ortaçağ-dinsel dünya imgesinden adım adım bir kopma başlamış, öbür dünya anlayışı bir tartışma konusu olmuştur. Düşüncenin dünyasallaşmaya başlaması ile birlikte, insan da yaratıcı, akılcı ve etkin bir kişilik olarak dünya imgesi içindeki yerini almıştır. Böyle bir şey, yeni ölçülerin ortaya çıkmasına yol açmış, sanatsal ve bilimsel etkinliklere yeni bir itici güç kazandırmıştır. Antik Yunan ve Roma kültürüne dönüş ise, Rönesans hareketinin kurucu uğraklarından birini oluşturmuş; Antik Çağ yeniden bulgulanıp çözümlenmiştir. Bu gelenek seçimi, harekete de kendi adını vermiştir. (”Yeniden doğuş”). Rönesans kültürü ilkin, antik geleneklerin korunmasının yanı sıra, ticaret burjuvazisinin ileriye doğru gelişmesinin yer aldığı İtalyan kent cumhuriyetlerinde boy atıp serpilmiştir. Rönesansı en önemli düşünce akımı olarak antik kültür mirasına bağlayan, filolojik yönden antik kültürü kuşatan ve Yeni Çağlarda buna ideolojik bir verimlilik kazandıran hümanizmin ilk adımları da yine Rönesansta açılmıştır. Rönesans hümanizminin başlıca temsilcileri (L. Valla, Pico della Mirandola, F. Rabelias, Rotteedamlı Erasmus, J. Reuchilin, Th. Morus, S. Franck vb), akıl ve bilgi yoluyla kendi adına karar verme ve kendi eylemlerinden kendisi sorumlu olma yeteneğini kazanmış insanın erdemlerinin, özgürlüğünün ve bağımsızlığının tanınmasını istemişlerdir. Böyle bir şeye, ortaçağ kilise dogmalarının insanlardan beklediği kesin boyun eğme anlayışının tam karşısında yer almaktaydı.

rönesans 2

Dinsel dünya görüşüne bağlı anlayışlarının yerini, tarihsel olayların bilgisi ile doğa yasalarının araştırılmasına yönelik dünyasal bilgelik almıştı. Geçmeye dayanan öğretiler eleştiriden geçirilmeye başlanmış, örneğin İncil bile kendi bilimsel kaynaklarınca ele alınarak gözden geçirilmişti (Erasmus). Rönesans hümanistlerinin bilimsel canlılığı ve araştırma ahlakı, kendi başına bir amaç taşımıyordu., tam aksine, insanları feodalizmin dünyasal gücüyle dinsel gücü karşısında ezilmekten kurtarmak için verilen savaşın bir parçasını oluşturuyordu. Rönesans felsefesiyle hümanist bilim, böylece Avrupa’da Reform hareketinin başlamasıyla güçlenen erken burjuva devriminin hazırlayıcısı olmuştur. Kilisenin otoritesiyle dünyasal otorite sorgulamaya tutulmuş, feodalizmin ideolojik merkezi olan Roma-Katolik kilisesine karşı savaş açılmıştı. Hümanist karşı çıkışlar, Latin dili ve aydın özelliği yüzünden geniş halk kitlelerine ulaşamadıysa da, (15. yüzyıldaki Jan Hus’cu ve 16. yüzyıldaki Luther’ci ve Calvin’ci) Reform hareketlerinin getirdiği dinsel ve toplumsal kanunlar, tüm feodal toplum düzenine karşı savaşmada silah yerine geçmişti. Halkın, özellikle de köylülerin devrimci ayaklanmaları, erken-burjuva Alman devriminde (1517-1525) doruk noktasına ulaşmış, ama feodal gericiliğin yenilgisiyle son bulmuştu. Buna karşılık Hollanda’da burjuvazi, 1581’de cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte siyasal iktidarı da ele geçirmişti. İngiltere ve Fransa gibi merkeziyetçi ulusal devletlerde ise, burjuvazi krallıkla birlik olarak yüksek soyluların ademi merkeziyetçiliğini kırmıştı. Reform hareketi içinde yer alan (Papalık kilisesinin egemenliğinden kurtulma, bireyin kendini belirleyiciliği vb. gibi) süreçler sonunda, Rönesans kültürüne gelip dayanılmıştı. Genelinde bakıldığında, Reform hareketinin etkisini arttırarak, rönesansın kültürel başarılarının demokratikleştirilmesi sürecini rayına oturttuğu görülür. Rönesansın tarihsel önemi, bu nedenle, foedalizmin egemenliği sırasında ortaya çıkmakta olan burjuva kapitalist toplum düzeninde, ilk büyük çatışmanın kültürel ve ideolojik hazırlayıcısı olmasından gelir. Burada ilk kez bir sınıf olma yolunda, burjuva kesimler, bütün bir halkın ve ilerde tarihi taşıyacak sınıfların sözcülüğünü yapmıştır.

rönesans3

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI