arama

Heykelciliğin Tarihi

  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş
  • paylaş

İnsanlar, tarihin çok eski zamanlarından başlayarak özellikle canlı varlıkların benzerlerini yapmaya çalışmışlardır. Bunun için de önceleri çamur ve tahtayı daha sonra demir, bakır, bronz vs. gibi madenleri kullanmışlardır.

Bazen bir yüzey üzerindeki şekiller kabartma halinde belirtilebilir. Bu kabartmalar ise hafif (paralarda olduğu gibi) veya daha derin olabilir. Ancak ne şekilde yapılırsa yapılsın, kabartmalar heykel sayılmaz. Bir başka yüzeye bağlılık, o eseri heykel olmaktan çıkarır.

Reims Cathedral

İlk İnsanlar Niçin Heykel Yapmıştı?

Heykel sanatı Kabataş Çağı’nda Avrupa’nın büyük kısmı buzullarla kaplı iken doğdu. Fransa’da Garonne Irmağı yatağında bulunan mamut dişinden oyulma bir kadın başının ömrü 40 bin yıl olarak hesaplandı. İlkel avcıların öldürdükleri bizon, mamut ve ren geyiklerinin boynuzları üzerine oydukları veya balçıkla yaptıkları geyik ve balık figürleri New York’taki Tabiat Tarihi Müzesi’nde sergilenmektedir. Fransa’daki Tuc  d’Audobert mağarasının zemininde çamurdan yapılma bir bizon heykeli bulunmuştur.

Athena

İnka gold

Mağara duvarlarına hayvan resimleri yapanlar gibi bunlarda inançlarını, arzularını dile getiriyorlardı, çünkü yaptıkları heykelciklerin vahşi hayvanları ürkütücü, öldürücü bir güç taşıdığına inanıyorlardı. Viyana’da, Avusturya Tabiat Tarihi Müzesi’nde sergilenen bir kadın heykelciği, kabilenin çoğalmasını sağlayan sihirli güç sayılıyordu. Anadolu’da da buna benzer taştan yapılma 10 bin yıllık bir kadın heykeli bulunmuştu.horse

Bu anlatılanlardan şu sonuç ortaya çıkıyor: Tarih öncesi çağların heykelciliği, tamamen dini duygulara dayanıyordu.

İlk ve Ortaçağ’da Heykelcilik Nasıldı?

Portre heykelciliğin Mısır’da icat olunduğu ileri sürülür. Çünkü Mısırlılar ölenin ruhunun bu suretle canlı kalacağına inanırlardı. Zamanımızdan 5 bin yıl önce işe koyulan Mısır sanatçıları, ağaçlardan ve taşlardan sayısız heykel yaptılar. Bunlar şimdi Kahire Müzesi’nde, Ebu Simbel Tapınağı’nda, Piramitlerde, Avrupa’nın, ABD’nin müzelerinde sergilenmektedir.

most_popular_sculptures_rahotep_and_nofret

 

Mezopotamya heykeltıraşlarının stil değiştirdikleri görülür.  İlk Sümer sanatçıları, çakmaktaşı gibi sert olan diyoritten taht üzerine oturtulmuş bodur figürler oydular. Rahip-Kral Gudea’nın Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunan heykeli gibi.. Asur sanatçıları ise, tapınakları yanında saraylarını da heykelle süslüyorlardı, yani din dışı heykeller de yapıyorlardı. Asur heykelleri yarı insan-yarı hayvan biçimliydi.

Eski Yunanlılar, heykelcilikte çok ileri gittiler. Yunanlıların dişi erkek tanrılarının sayısı oldukça fazlaydı. İnsana benzettikleri bu tanrıları mermerden oyuyor, tapınaklarını, saraylarını, evlerini heykellerle dolduruyorlardı.

Etrüksler, tunçtan heykeller yaptılar. Romalılar ise portre heykelciliğinde bütün eski medeniyetleri geride bıraktılar.

Öte yandan eski Çin mezarlarında sadece hayvan heykelcikleri bulunmuştur. Budizmin doğuşu ve gelişmesinden sonra ise tunç heykeller yapılmaya başlandı. X. yüzyıl dolaylarında, Budist heykelciliği zirve noktasına ulaştı. Zaten Uzak-Doğu’nun  öteki ülkelerinde de tapınaklar  Buda heykelleriyle donatılıyordu.

Çin heykelciliğinin Budizm’den önce de oldukça gelişmiş bir seviyede olduğu henüz yeni ortaya çıkmıştır. Çünkü bir Çin prensinin emrindeki muhafız kıtasının, normal boyda yapılmış ve üzerleri süslenmiş heykel modelleri toprak altından çıkarılmıştır. Bu yüzlerce asker heykeli tarihçileri büyük bir şaşkınlığa uğratmıştır.

Yeni Çağ’dan Sonra Heykelcilikte Neler Değişti?

Rönesans resim gibi, heykeltıraşlık ta da devrim meydana getirdi. Özellikle Michelangelo ”Davud” ve ”Musa” adlı heykelleriyle büyük ün kazandı. Eserlerinde ifade ve anlam zenginliği de bulunan Michelangelo kendisinden sonraki sanatçılara öğretmenlik etmiştir.

Augusto Rodin (1840-1917) ise çağdaş heykelciliğin babası sayılır. Rodin, eserini yalnız şekil güzelliği çerçevesinde bırakmıyor, modelinin duygusunu da kuvvetle işleyebiliyordu. ”Düşünen Adam” heykeli bunun en güzel örneğidir.

thinker600 - Kopya

       Ancak sürrealist akımların heykeli etkilememesi düşünülemezdi. Nitekim II. Dünya Savaşı sonrasında, sürrealizm her tarafa yayıldı. Yeni heykel sanatçıları, gerçekten gittikçe uzaklaştılar. Heykelleri asıllarına uygun biçimde yapma endişesi azaldı ve nihayet büsbütün ortadan kalktı. Bu arada, ruhi olayları ve insan dışında kalan konuları da sembollerle ifade etme eğilimleri doğup gelişti. Heykeltıraşlar bilinen ham maddelerin dışında plastik, tel, çivi, şişe vs gibi alışılmamış malzemeleri de kullanmaya başladılar.

21. yüzyıla girerken, heykelcilikte yeni bir değişim bekleniyor. Uzay çağına adım atıldığına ve ”bilim kurgu” denilen yeni hayalcilik hız kazandığına göre heykel sanatı da şüphesiz bundan etkilenecektir.

Türklerde Heykelcilik Var mıydı?

Kul_Tigin

Orta Asya’daki eski Türk boyları mezarlarının başına ”balbal” denilen yontulmuş mezar taşları dikerlerdi. Bunlar ya ölüyü ya da öldürdüğü kişileri temsil eden kaba heykellerdi. Ölen iri, öldürdükleri küçük figürler halinde yapılırdı.

1958’de Çek ve Moğol arkeologların Kuzey Moğolistan’da yaptıkları kazılar sırasında Göktürk Prensi Kül Tigin’e ait mermer bir heykel başı bulundu. Ünlü Göktürk hakanı Bilge Kağan’ın kardeşi olan Kül Tigin 731 yılında öldüğüne göre, bulunan heykel en az 1250 yıllık demektir. Bu durum, Türklerde heykel sanatının var olduğunu gösteriyor. Zaten, Uygurlar zamanından kalan tapınaklarda da bir takım heykeller bulunmaktadır.

Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra heykel yapma işini bıraktılar. Yine de Selçuklulara ait tek tük insan heykellerine rastlanılmaktadır. Osmanlılarda ise heykelin yerini mezar taşları yapımcılığı almıştır. Mezar taşlarının üst kısmının şekli, ölenin kimliği hakkında ilk ipucunu verir.

Sultan Abdülaziz heykelini yaptıran ilk Osmanlı padişahıdır. Bu heykel, padişahı at üzerinde gösterir. Güzel Sanatlar Akademisi’nde (Sanayii Nefise Mektebi) ise bu yüzyılın başlarında heykelcilik bölümü faaliyete geçirilmiştir.

paskalya a

 

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI