Roma İmparatorluğu’nun yayılmış olduğu sınırlar içinde yaşayan yerel halk, Roma’nın damgasını aynı derecede taşımamıştır. Roma’nın mirasını temsil etme bakımından, ülkeler birbirinden ayrılıyor:
*Önce imparatorluğun doğu ülkeleri, Yunan etkisinde olup, Roma’nın damgasını taşımaz. Romalılar o ülkelerde, yalnızca “helenistik” kültürü korumuş ve yaymışlardır. Yunanca, o ülkelerde, Roma fethinden sonra da devlet örgütünün ve kültür çevrelerinin dili olmakta devam etmiştir.
*İmparatorluğun batı bölümünde, Kuzey Afrika, önce Vandallar, sonrada Araplarca istila edilmiş ve sonuçta İslam uygarlığına girmiştir. Fas’tan Tunus’a değin, Roma’dan kalan izler, yığınla anıtın yıkıntılarıdır yalnızca. Bunun gibi, İmparatorluğun batısında, İngiltere, Ren ülkeleri, Güney Almanya ve Avusturya’da, Roma etkisini sürdürmüştür.
Egemen duruma geçmese bile.
*Roma’nın gerçek mirasçıları, İtalyanlar olmuştur doğallıkla. Bunun gibi, dilleri Latinceden gelen bazı halkları da Roma’nın mirasçıları arasında sayılmalı: Rumenler, İspanyollar, Portekizliler, Belçikalılar, İsviçreliler ve özellikle Fransızlar böyledir. Avrupa’nın Latin halkları adı verilir bunlara.
Son olarak, Roma İmparatorluğunun sınırları içinde doğup gelişmiş Katolik kilisesi gelir ki, Roma’nın damgasını uzun zaman korudu. Gerçekten Roma, Katolik Kilisesinin merkezidir. Bu kilisenin dili bugün de Latincedir; duasını ve ayinini onunla yapar. Ve bugün de, Avrupa’da katolik halkın çoğunlukta olduğu ülkeler, vaktiyle Roma İmparatorluğu içindeydiler.