Katliam ve soykırım diyebilmeniz için devletin, Almanların Yahudilere karşı yaptığı şekilde bir politika takip etmemesi lazım.
İddia edildiği gibi bir soykırımın yapılmadığını herkes gibi bu iddiada bulunanlar da biliyor. Ama bu iddia belirli bir maksatla ortaya atılmış. Ermeni toplumunun içinde bir grup var ki bu iddiayı ortaya atarak Ermeni milletinin devamının sağlanacağını düşünüyor. Özellikle Ermeni Kilisesi, Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin, bulundukları ülkelerde yok olmamaları yani kendi cemaatinin devam edebilmesi için böyle bir yolu yegane çıkar çare olarak görüyor.
Dolayısıyla bu iddialar devam edip gidiyor. Muhtelif ülkelerde de özellikle iç politika sebebiyle bu iddiayı destekler duruma gidiliyor. Fransa’da soykırım iddialarını meclise getiren milletvekillerinden başta gelenlerine kendi dokümanlarını gösteriyorsunuz; ‘’Bu dokümanlar beni ilgilendirmez, beni ilgilendiren önümüzde yapılacak olan seçimde alacağım oy’’ diyor. Böyle yapılınca; bir iddianın yalan olduğunu söylediğiniz zaman, karşıdaki yalan olduğunu bile bile, ona doğru gibi telakki ederse, bu iddiayı ortadan kaldırmak ancak çok uzun bir alışmayla olur.
Türkiye, bu konuda yıllarca hatta bir asır ağzını açmamış. Bundan yirmi sene evvel konuşulmaya başlandı, beş on gün konuşuldu, sonra yine unutuldu gitti. Sadece 24 Nisanlarda kalkıp bir kişi konuşursa, bu tezi ortadan kaldırabilir mi? Kaldıramaz.
Ermeniler soykırım iddialarını yaparken gerekçeleri ile harp içinde Türkiye’de yapılmış olan, Arapça’ da tehcir diye geçen ama kanunda tehcir diye geçmeyen, yer değiştirme. Tehciri de yabancı dillerde, zorla, sürgün diye tercüme ediyorlar. Tehcirde sürgün lafı yoktur. Bir yerden başka bir yere nakledilip orada ikamet ettirmek konusu vardır. II. Dünya Savaşı’nda Amerika’daki bütün Japonları topladılar bir yere koydular. Fransa’da Alsace Lorraine’dekileri Fransızlar bir yerde topladılar hatta bazılarını hapse koydular. Bu yer değiştirme, savaş içinde kendisine düşman gibi telakki edip savaşan devlete karşı vaziyet alan kimselere yapılır.
Türkiye’de de bu yapılmış, önceden doğu sınırlarında, savaş sahasında ya da yakınlarında bulunan insanlarla başlamış. Fakat onların nakledildikleri duyulup görülünce; Batı bölgesi, İstanbul, Trakya hariç hemen hemen Türkiye’nin her tarafında Ermeniler ayaklanmaya başlamışlar. Osmanlı devleti bunları Suriye ve Irak içindeki bölgelere nakletmiş. Nakil halindeki kafilelere saldırılar olmuştur. Saldıranlar, Osmanlı devletinin bir türlü otoritesini tesis edemediği doğu bölgelerindeki aşiretlerdir. Onların geçmişten süregelen husumetleri aşikardır.
Velhasıl o şekilde bazı katliamlar olmuştur olmamış değil ama bunlar devletin emri ile yapılmış işler değiller, tam aksine devlet bunların olmamasını önlemek için talimat vermiştir. Bu gibi hareketlerde bulunan bazı kişileri de tutuklayarak mahkemeye sevk etmiş ve cezalandırmıştır. Dünyanın her yerinde öldürme olayları cereyan ediyor. Yani bugün en medeni memleket olarak hangisini alırsanız alın orada hiç cinayet olmuyor mu, orada hiç insanlar birbirlerini öldürmüyorlar mı? Bunlar bir katliam değil veya bir ırkın kaldırılması değil. Katliam, soykırım diyebilmeniz için devletin, Almanların Yahudilere karşı yaptığı şekilde bir politika takip etmesi lazım. Yok böyle bir şey ortada. Böyle bir şey olmadığı halde soykırım tabirini kullanıyorlar.
Türkiye, haklı olduğunu düşünerek yeteri kadar aktif davranmıyor. Bunun bir örneği 2003 yılında yaşandı.
Fransa’nın başşehri Paris’te 24 Nisan 2003 tarihinde açılan sözde Ermeni soykırımı anıtının açılma arifesinde ülkemizi ziyarete gelen Fransa dış işleri bakanı Türk yetkililerince yeterince uyarılmamıştır.
Bu sahtekarlık daha fazla uzatılmamalıdır. Ermenilerin tüm Osmanlı topraklarındaki toplam sayısı 1.500.000 idi. Bunun 800.000 i Anadolu topraklarında bulunuyordu. 400.000 Ermeni, Osmanlı Devleti’ ne ihanet ettikleri ve dış güçlerle iş birliği yaparak, Sivas ve yöresinde özerk bir devlet kurmak istedikleri için, zorunlu sürgüne gönderilmişlerdir. Geriye kalan nüfusun büyük bölümü başta Rusya olmak üzere kendi istekleri ile yabancı ülkelere göç etmişlerdir. İşgal kuvvetleri ile birlikte hareket eden ve Osmanlıya karşı savaşan Ermeniler ile Türklere karşı soykırım uygulayan Ermenilerden yaklaşık 60.000 kadarı bu çatışmalarda ölmüştür.
Şu anda Türkiye genelinde 30.000 kadar Ermeni yaşamaktadır. Bir kısım Ermeniler ise gerçek kimliklerini gizlemekte özellikle Kürt oldukları asıltı olarak ifade etmektedirler. Bundan maksat Kürtleri kendi emelleri doğrultusunda kullanmaktır.
Ermeni soykırımı sonucu 500.000 in üzerinde Türk katledilmiştir.
Mecburi göçe tabi tutulanlar ile kendi isteği ile göçenlerin kayıtları Osmanlı arşivlerinde isim isim mevcuttur. Bu incelemeler Türk Tarih Kurumu tarafından büyük oranda tamamlanmıştır. Yapılan araştırmalar ile gerek Osmanlı arşivlerinden ve gerekse yabancı ülke arşivlerinden elde edilen bilgilere dayalı kaynakların incelenmesi sonucu gerçekler daha iyi anlaşılacaktır. Bu gerçekler Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlar tarafından çok iyi bilinmekte, ancak işlerine bu iddialara destek vermek geldiği için bu hayasızlığı devam ettirmektedirler…
Bunun açık gerçeği, Ermeni iftiracıların ve onların borazanlığını yapan yabancıların 1.500.000 Ermeni’nin soykırıma uğratıldığını iddiasıdır. Oysa rakamlar bu yalanı tüm çıplaklığı ile ortaya koyarak yalanlamaktadır.
2002 yılında yayımlanan Samuel A. Weems’ in ” Secrects Of A Chrıstıan Terorist State Armenia” – ”Hıristiyan Adı Altında Gizlenen Terörist Ülke Ermenistan” adlı kitabından bazı alıntılar:
***